Google Etiket

10 Aralık 2011 Cumartesi

Unutacağım

burada bir nefes ötendeyim aslında

gururumun elinde zincirlerim

derin bir sessizlik ve inziva

güvercin mi yoksa kuzgun mu beklediğim?

O.A.

Unutacağım. Söz veriyorum. Önce kendime. Hikayemi bilenlerin öğütlerine uyacağım. Nasıl diyorlar: Hatırlamamaya çalış. Halbuki kim kimin içini tam olarak bilmiş ki halinden anlasın. O yüzden verilen her öğüt boşadır aslında. Afilli sözler, imalı sözler gerçeğin yanında çok sönük kalır. O yüzden susmalısın ve neden sustuğunu asla bilmemeli kimse.. Deselerdi dokunmayı bırak belki hayır duan dokunabilir ancak diye, inanmazdım. Ama gördüm ki hayatta en olmaz dediğin şeyler de oluyormuş. Ben de ölürken bile aklıma gelir dediğim şeyleri işte böyle unutacağım..

Kendi kendime konuşurken buluyorum kendimi artık. Aslında karşımda bir insan oluyor ama ya hiç tanımıyorum. Yüzünü bile görmemişim. Ya da tanımışım görmüşüm ama artık görmem mümkün değil. O yüzden kendi kendime konuştuğumu iddia ediyorum. Neredeyse 8 milyar insan varken dünyada.. Ne garip değil mi? Belki de garip olan benim.. Bu fikri bile anlayamadınız değil mi? Ya da deli saçması buldunuz. Peki ben bu kadar farklı düşünmeyi nereden öğrendim?

19 Kasım 2011 Cumartesi

Gece yarısı lakırdıları...vol.6

biliyor musun...

artık daha kolay öğreniyorum her şeyi.. çünkü düşünmüyorum artık nedir diye.. yargılayıp asıyorum askısına her şeyi.. duruyor bir köşede boynu kırılmış nefesi kesilmiş bir halde.. tıpkı beni bir zaman bıraktığın halde..
artık daha az nefes alıyorum.. daha az yiyorum.. daha az gülüyorum.. daha az konuşuyorum.. kısaca artık daha azıyla yetinmeyi öğrendim..
artık karanlıkta yürürken duyduğum seslere dönüp bakmıyorum.. daha az korkuyorum.. kaybetmekten üzülmekten hatta sevinmekten..
artık ölülere daha çok saygım var.. iki mezar taşı var önümde.. birinin katili sen birinin katili ben..

12 Kasım 2011 Cumartesi

soğuktan sıcağa vol.3

şimdi sen daha soğuk bir odada kim bilir ne haldesin.. belki koydun elini o çok sevdiğim çenene ve dalmışsın düşüncelere.. ara sıra bakıyorsun telefona.. ses yok.. düşünüyorsun belki elin telefona gidiyor ve geri çekiyorsun.. sonra içini bir ateş sarıyor ve diyor ki hayır böylesi daha iyi.. yanıyor için ama duruyorsun öylece.. gururun ezilmiyor bir türlü bırakmıyor kendini..

belki de aklının ucundan bile geçmiyor hiç biri ama şimdi ben düşünüyorum o güzel anları yaşadığımız.. diz dize oturduğumuz gözlerimizin içine baktığımız zamanları.. bir gülüşünün bir bahara dönüştürdüğü odamızı.. soğuktan sıcağa geldim. evet belki katili benim bu hikayenin ama uzakta olsaydı zor muydu bu kadar tutmak sıkıca o titreyen elleri.. belki böyle biter bu masal ama unutmam kahramanı ve prensesini.. unutmam bana hayat dediğin o zamanları.. umarım sen de unutmazsın...

5 Kasım 2011 Cumartesi

9) Üçüncü Buluş(ama)ma, Afyon'dan ayrılmam ve Hikayenin Şüpheli Sonu

     Günler geçmiş, kavuşacağımız güne az kalmıştı. Eşyalarının bir kısmını bana bırakmıştın. Bazen onlara bakıp, dokunup, koklayarak sana olan hasretimi dindirmeye çalışıyordum. Kavuşacağımız günü iple çekiyorduk. Geleceğin gün için bende olan kolilerin birine sürpriz bile hazırlamıştım. Sana olan duygularımı yazan bir sürü kağıt yazıp eşyalarının içine koymuştum. Geldiğinde eşyalarını açarken bunları görmek seni mutlu edecekti. Benim gibi romantiklikten hiç anlamayan bir adam için büyük bir aşamaydı bu. Diyorum ya aşk insana her şeyi yaptırabiliyor. Bu sıralar sanırım bayram için asıl memleketime gitmiştim. Orada da bir nedenden kavga ettiğimizi, senin sürekli arayıp sorduğunu, benim ise yine seninle konuşmak istemediğimi, moralimin bozuk olduğunu hatırlıyorum. Sanırım özlemle birlikte şüphe ve diğer duygular da yükselmişti artık. 

    Bu sırada yazın çalıştığımız şantiye iyi bir ilerleme kaydetmişti. Benim de burada bulunmamı gerektirecek durumlar azalmıştı. Aynı zamanda benden tecrübeli olan aynı zamanda ev arkadaşım olan mühendis arkadaşla aramız hiç bir zaman tam iyi olmamıştı. Farklı karakterlerdik. Biraz da ben iş konusunda çok sorumluluk sahibi değildim o zamanlar. Sen de olunca iş hep ikinci hatta üçüncü plandaydı. Bu da hem iş arkadaşımı hem de patronlarımı rahatsız ediyordu. Üstelik seninle yaşadıklarımın bir kısmına da şahit olmuşlardı.  Aynı zamanda da şirket merkezi olan Antalya'da bir takım yeni işler de başlamak üzereydi. Tüm bu şartlar ve belki de senin geleceğini biliyor olmaları beni Afyon'dan çekme kararı almalarına neden olmuştu. Gitmemek için ne kadar uğraşsam da fayda etmemişti. O zamanlar da hem bazı borçlar ödüyor hem de kardeşime okulu için para gönderiyordum. Dolayısıyla işe ihtiyacım vardı. Kavuşamayacak olsak da tüm bunları seninle değerlendirmiş olmalıyız diye düşünüyorum. Sonunda istemeye istemeye Afyon'dan ayrılmıştım. Kavuşacağımız gün ise daha sonraki bir zamana ertelenmişti. O günün ise seni göreceğim son gün olacağını nerden bilebilirdik? Ben Antalya'ya gelmiştim. Sen sonra okula gelmiştin. Bu arada biz neden görüşmedik? sen veya ben 1-2 gün bile olsa gelmedik hiç bilmiyorum. Fakat aramıza yazın sonlarına doğru eski erkek arkadaşının girmiş olabileceği muhtemel. Belki sen de haklıydın. Madde kullanımına kadar kendini derbeder ettiğini hatırlıyorum çünkü. Buna dayanmak güçtür. Ama yaşadıklarımızdan sonra benim bunu kaldıracak gücüm yoktu. Belki de bu nedenle Afyon'dan ayrılma kararı almam çok zor olmamıştı. Halbuki şimdiki aklım olsa orada başka bir iş bulmayı deneyebilirdim. Yine de yanında kalabilirdim. Sonuçta ilişkimiz işten çok çok daha önemliydi. Fakat gönüller bir olduktan sonra bir şekilde kavuşacağımızı düşünmüş olmalıyız. 

    Bu arada senin bir zaman görüşmüş olduğun eski arkadaşımla görüşme ve belki de olanları düzeltmek için fırsatımız olmuştu. Her şeye rağmen düzeltebileceğimize inanmış olmalıyım. Bir gün akşam biraz yürüyüşle olan biteni konuşmak, yanlış bir şey yaptığımı düşünmememe rağmen düzeltebileceğim bir şey var mı onu görmek istemiştim. Başta her şey iyiydi. Eski arkadaşlığımızdan çok bir şey kaybolmamıştı. Görüşlerimiz aynıydı. Fakat sonra konu sana gelince arkadaşımın konuyu hiç de sineye çekmediğini, tam tersi bana kızgın olduğunu, üstüne bir de senin sevgilisi olduğunu, seninle ilgili planları olduğunu filan söyleyince savunmaya geçmek zorunda kalmıştım. Yanlış bir şey yapmadığımızı söyledim, pişman olmadığımı. O da o zaman beni affedemeyeceğini söyledi. Akşamın sonunda artık geri dönülmez bir şekilde arkadaşlığımız bitmişti.

    Neden bir araya gelmedik, bilemiyorum. Fakat sonra bir günlüğüne belki de iş için Afyon'a gelmişim. Bunun çok kısa ve ani olduğunu hatırlıyorum. Ama aramızda eskisi gibi değildi. Belki de mesafe girince soğumuş muyduk birbirimizden? O gün güzel geçmemişti. Belki de çok kısa ve koşturmaca ile geçtiği içindir. Halbuki seni göreceğim son gün olduğunu bilsem ne yapar eder birkaç gün daha kalırdım yanında ve daha güzel geçirmeye çalışırdım. Diyorum ya aramızda yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Kasım ayıydı. 

    Sonra seni orada bırakıp geri dönmüştüm. Sonraki günler yine güzel geçmemişti. Muhtemelen sen de kısa süreliğine memleketine gittiğin bir zamandı. Arkadaşınla görüşeceğini söylemiştin. Sonra sana uzun bir süre ulaşamamıştım. Aramızı bozan malum meseleden dolayı aramızdaki gerginlik zaten devam ediyordu. İçimde onunla görüştüğün veya görüşebileceğin şüpheleri her zaman oluyordu. Unutmadan bir keresinde zaten İstanbul'a gittiğinizi orada fotoğraflar çektirdiğinizi filan hatırlıyorum. Bu tam olarak hangi zamandı hatırlamıyorum ama olmuştu işte. Kalbimi yerle bir eden bir şeydi yine. Tüm bunları yaşadıktan sonra artık dayanacak çok az gücüm kalmıştı. Üstüne beni umursamayıp saatlerce habersiz bırakman bardağı taşıran son damlaydı artık. Senden ayrılmak istediğimi söylemiştim. Artık buna dayanamıyordum. Sen de yine umursamaz bir tavır içinde ve karşı bir düşünce de göstermeden nasıl istersem öyle yapmamı söylemiştin. Burada senin de haklı olduğunu düşündüm her zaman. Fazla hassas davranmıştım belki de. Sen artık bana dönüktün, bunu hissedebiliyordum. Ama yaşadığımız travmalar beni o konuya karşı çok hassas bir duruma getirmişti. Sen ise belki de artık benim olduğunu söylemene rağmen benim bu şekilde davranmama bozuluyordun. Arada yaşadıklarını gördüklerini bana anlatıyordun. Anlayışla karşılamamı bekliyordun belki de. Şu anki duygularla bunları değerlendirmek gerçekten zor. Fakat her ne olduysa ilişkimiz bitmişti işte. Dönmemeye de kararlıydım. Bu süreçte her nedense eski erkek arkadaşınla görüştümüzü hatırlıyorum. Ne acayip değil mi? Ne konuştuk bilmiyorum ama hatırladığım his sanki benzer acıları aynı kişiyle yaşamış iki adamdık. Yine de bu konuşma birkaç mesajdan veya bir telefon aramasından ileriye gidememişti, zaten de gidemezdi. 

    Hikaye burada bitmiş olması gerekirdi. Ama bitemedi. Ben o sıralar yasımı tutmaya ve olanları unutmaya çalışıyordum. Bazen arkadaşlarımla görüşüyordum. Kadere inanmam fakat öyle bir zamanda hayatımın geri kalanına yön verecek kişiyle tanışmam garip bir olaydır. Bir arayış içinde değildim. Sadece unutmaya çalışıyordum. Kimseyle tekrar ilişki kurmak gibi bir çabam yoktu. Yas tutma zamanımdı. İşte bu günlerde sonradan evleneceğimi bilmediğim kişiyle tanışmıştık. Bir şekilde beni yanına çekmişti. Güzeldi. Enerjikti. Tanıdığım kimseye benzemiyordu. Hayat doluydu. İlk tanıdığımda korkmuştum ondan. Çok gözü karaydı. Çok ataktı. Çok kısa süre içinde fazlaca zaman geçirmeye başlamıştık. Kısa sürede artık sevgili gibiydik. Tam o günlerde sen beni aramıştın. Hissetmiş miydin olanları? Belki de. Ya da internette bir şeyler de görmüş olabilirsin. Bana döndüğünü söyledin. Şansımıza aradığında yanımda o da vardı. Konuşmayı ben yapsam da yanımdan ayrılmamıştı. Olanları biraz biliyordu. O nedenle sana dönmemem konusunda beni ikna etti. Ben de artık yeni biri olduğunu, o yüzden dönemeyeceğimi söylemiştim. O zamanki duygularımı şimdi değerlendirmem çok doğru değil fakat bu bir hataydı. Kararımı kendi başıma ve kalbimin sesini dinleyerek vermeliydim. Üstelik görüşmeden ayrılmıştık. Bunu da göz önünde bulundurmalıydım. Madem bana dönmüştün, bunu sorgulamalıydım. Bu ilişkimizi kurtarmak için fırsattı. Çünkü genelde kovalayan taraf bendim. Şimdi ise sen bana dönmüştün. 

    Ben cevabımı verdikten sonra her şey yine bitmemişti. Sen tüm olanlara ve sana dönmek istemediğimi söylememe rağmen, ilişkimiz için uğraşmıştın. Sonra bir süre olanları değerlendirmeye karar verdik. Karmaşa içerisinde ve ne yapacağını bilemez bir haldeydim. Hem senden hem de yeni ilişkimden düşünmek için zaman istedim. Sonunda kararımı nasıl verdim. Bilmiyorum. Duygusal bir karar mıydı yoksa mantıklı mı? Bir şekilde senden yine şüphe etmiştim. Sabırlı davranmıyordun. Bun beni kıskandığın için mi yoksa hırs için mi yaptığın şeklinde bir şüpheye düştüm. Senin aksine diğer taraf oldukça sabırlı ve anlayışlı davrandı. Göz yaşlarını zaman zaman dışarı vurdu, zaman zaman içine akıttı. Fakat bana düşünmem için fırsat verdi ve bekledi. İşte sanırım bundan dolayı yapmam gerekenin eski acılı ve çalkantılı günlere değil, yeni günlere gitmek olduğuna karar vermiş olmalıyım. Halbuki eğer senin niyetin gerçekten beni kazanmak ve beni sevdiğin için bunları yapıyorduysan yanılmıştım. Senin yaşayacağım günler daha güzel olabilirdi. 

    Burada neden evlendiğimi uzunca anlatmak istemiyorum. Ama yaptığım seçimlerin daha çok başkalarının isteği olduğunu söyleyebilirim. Bir de arada seninle ilgili bazı insanlardan doğru olup olmadığını bilmediğim şeyler de duydum. O zaman belki olumsuz karşıladım ama şimdi düşününce neden olumsuz olabileceğinin bir cevabı yok. Bir şekilde tanışmış ve bir süre görüştüğün ama hiç yüz yüze tanışamadığın biriyle elbet görüşebilirdin. Artık ben de yoktum. Kendime yeni bir yol seçmiştim. Ama bu yolda seçtiğim kişi, aile, toplum vs. etkilerinin çok fazla olduğunu şimdi anlıyorum. Ben hatta özellikle maddi konulardan dolayı çok erken karar verdiğimizi her fırsatta söylüyordum. Fakat olayların akışının da önüne geçemiyordum. Bu süreçten sonra seninle ilgili hislerimi tekrar ilk hatırlamam düğünden hemen sonradır. Yaptığım şeyin ciddiyetine ancak varıyordum. Fakat her şey için çok geçti. Geceleri yüzünün hayalini yanımda görüyordum bazen. İlişkimiz boyunca hiç evlilik veya daha ilerisi için bir düşüncemiz olmamıştı. Hatta farklı kişilerle evleneceğimizden emindik bazen. Belki de bu plansızlık bize bunlara mal oldu. Fakat yanımda olması gereken, beni güçlü kılacak doğru kişinin sen olduğunu biliyordum artık. Bu dönemler yeni iş, yeni hayat, ekonomik sorunlar vb. derken o kadar hızlı geçti ki kendimde geriye dönme gücünü asla bulamadım. Ama seni de hiç unutamadım.

Aşağıya yine o dönemlerde yazdıklarımı bırakıyorum. 

soğuktan sıcağa vol.3

Gece yarısı lakırdıları...vol.6

Unutacağım



18 Ağustos 2011 Perşembe

Gece yarısı lakırdıları...vol.5

 - ben uyuyabilir miyim ?

--uyuu
-peki sağol. iyi geceler.
-- : S bir şey yaptım galiba :(
-yoo sorun yok. Canım
-- :(
-- her şeyim var aslında hem de fazlasıyla. acı arıyorsan külliyen,
yalan desen bir tır dolusu, ihanet denildi mi, daha güzelini yaşayanını
görmedim henüz. daha ne olsun...
--kendi alevinle yakmaya hazır olmalısın kendini, önce kül olmadan
nasıl yeni olabilirsin ki.. kül olmalıyım...
--biz hiç farketmesek de yaşam anların bileşkesidir. öyle anlar vardır ki
hayatta, geri döndürmek, keşke dediğimiz her şeyi silmek isteriz ama
olmaz. bir imkansızlık çemberinin içinde kaybolur gideriz...
-- ne güzel uyuyorsun :)
-- ben de uyuyabilsem...
-Gunaydın.
--Günaydın...

1 Temmuz 2011 Cuma

8) Yaz Tatili, Polis Hikayesi ve Sürprizin

     Sonra yaz tatili zamanı gelmişti. Bundan sonrası benim için oldukça yalnız hissetmek, arkadaşlarla zaman geçirmek, saz ve gitar öğrenmeye çalışmak. Aslında bunları öğrenmeye Şubattan sonra karar vermiştim.  Fakat çok yok alabildiğim söylenemez. Ufak tefek şeyler çalabiliyordum. Bol bol arkadaşlarla içiyorduk. Hep erkek muhabbeti. Hiç alışık olmadığım bir ortam. Güzel yanı Afyon'a yaz gelmiş ve her şey daha güzel olmuştu. Bir tek sen yoktun. Senden gelen haberler ise hiç iç açıcı değildi. Senin kabul etmemenden sonra eski erkek arkadaşın bir çeşit depresyona girmiş, işi gücü bırakmış, senin anlatmana göre sokaklarda filan yaşamaya başlamıştı. Bazen evinin önüne filan geliyordu. Bu süreç benim için oldukça yorucu ve gergindi. Sonra ne olduğunu tam hatırlamamakla birlikte sen yeniden eski erkek arkadaşınla görüşmen gerektiğine veya onunla ilgilenmen gerektiğine dair bir şeyler söylemiştin. Onca yaşanandan sonra bunu söylemiş olman ve benim bir yay gibi gerilmem artık patlak vermişti. Bunu söylediğinde ofisteydim. Eve gitmek üzereydik. Ofiste kendime hakim olabilmiştim. Eve geldiğimde ise hep birlikte bulunduğumuz odayı ve fotoğraflamızı görmek artık olayı son demine getirmişti. Birden çığlık atarak ortalığı dağıtmaya, resimlerimizi yırtmaya başlamıştım. Ev arkadaşım korkmuş, içeriye girmeye cesaret edememişti. Ben o sırada öğrenmeye çalıştığım sazı da kırmıştım. Bir tür sinir krizi geçirmiştim. Hayatımda çok az böyle anlarım vardır. Ev arkadaşım diğer bir arkadaşımızı çağırmıştı. O beni odadan alıp dışarı çıkardı, beraber arabaya bindik, bir şeyler içtik. Beni teselli etmeye çalışıyorlardı fakat kızgınlığımın geçmesi mümkün değildi. Bundan sonra senin mesaj ve aramalarına cevap vermemeye karar vermiştim. 

    Bundan sonraki bir süre böyle geçti. Sen bana defalarca mesaj atıp arıyordun, ben ise ısrarla hiç birine cevap vermiyordum. İkinci defa karşıma eski erkek arkadaşının çıkmasına çok kızmıştım ve sana olan sevgim bile gururumun önüne geçemiyordu. Belki de sürekli arıyor ve mesaj atıyor olmandan dolayıydı. Bir şekilde bu konunun kapanması için sana net tavır göstermek istemiştim. Sana dönmemek gibi bir fikrim yoktu. Varsa bile zamanla bunun yumuşacağını ve yine sana döneceğimi biliyordum. Bir gün artık aramalarına dayanamayıp telefonu açmıştım. Sen deniz kenarında olduğunu ve eğer böyle davranmaya devam edeceksem buna dayanamayacağını söylemiştin. Dalga sesleri arkadan geliyordu. Sanki orada her şeyi bitirmek ister gibi bir halin vardı. Sonra birden telefon kesildi. Bu sefer ben ne kadar arasam da sana ulaşamıyordum. Telefonun da kapanmıştı. Birden aklıma olabilecekler kötü şeyler geldi. Belki de denize atlamıştın. Sana dokunmaya kıyamazken böyle bir şeye sebep olmak benim için korkunçtu. Bir şekilde bulunduğun yerin emniyetine ulaştım. Onlara olayı anlattım. Bilgilerini verdim. Hatta ablanın numarasını da verdim. Sonra olanlar biraz komikti. Aslında sen telefonu kapatmıştın ama sanırım benim böyle bir şey yapabileceğim aklına gelmemişti. Polis ablana ve ailene ulaşmış, ben de o arada ablanı aramış olabilirim. Ablan beni geri aradı. Baya kızdı, beni azarladı. Sen eve dönmüşsün. Polis geri aradı bir sorun yok evindeymiş dedi. Ortalığın karışmasına rağmen, rahat bir nefes almıştım. Fakat yine de sana olan kızgınlığım geçmemişti, hala tavrımı sürdürüyordum. Biraz yumuşamıştım sadece. Bir süre daha böyle geçti. 

    Sonra bir gün sen arkadaşınla bana bir şey göndereceğini söyleyerek almamı istemiştin. Arkadaşının gönderdiğin şeyi eve getireceğini söylemiştin. Günlerden Pazardı. Arkadaşını geldiğini söyledin. Ben de almak için dışarı çıktım. Karşımda hiç beklemediğim bir manzara gördüm. Sen ve yine o muhteşem zerafetin. Güzel bir elbise giymiştin. Rengini ve desenlerini bile hala hatırlayabiliyorum. Koyu gri ve çiçekli bir elbise olması gerek. Saçlarını ve makyajını yapmıştın. Harika görünüyordun. Hava biraz sıcaktı. Tahminim temmuz ayının başları olması lazım. Seni görünce bir süredir görmemenin verdiği özlem, fakat sana olan kızgınlığım ile birlikte karmaşık duygular yaşıyordum. Sonra yine tavrımı takınarak neden geldiğini sormuştum. Sen de benim için geldiğini söylemiştin. Bunlar evin önünde yaşanıyordu. Konuşmak için eve girdik. Ben bu sürprizine rağmen affetmek istemiyordum fakat çok fazla da dayanamayacaktım. Bana bir daha ondan söz etmeyeceğinin sözünü verdikten sonra tavrımdan vazgeçtim. Bu anın ilişkimizde çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bir söz vermiştin ve ilişkimizi en çok etkileyen konu hakkındaydı. Geldikten sonra birkaç gün kalmıştın ve yine birlikte vakit geçirmiştik. Muhtemelen sana yemek de yapmışımdır. Yemek derken öyle çok maharet gerektiren şeyler değil. Ama çok güzel makarna yapıyordum. Hala güzel yaparım. 

    Sonra gitmiştin, özlemimiz biraz geçse de kaldığı yerden devam ediyordu. Bundan sonra hep iyi şeyler oldu. Malum kişinin adı geçmedi. Hep birbirimizi özledik. Saatlerce telefonda konuştuk. Zaten mesaj olayını hiç söylemiyorum. Ayda dört bin mesaj nasıl biter? Günde 150'ye yakın mesaj demek. Şimdi düşünüce buna çok abartılı olduğunu fark ediyorum. Halbuki birbirimizi bu kadar sıkmamalıymışız. Karşılıklı olarak alanlarımız olmalıydı. Biraz daha seyrek haberleşmeliydik. Zaten benim tarafta sosyal yaşam anlamında iş dışında çok bir şey yoktu. Oldum olası az arkadaş edindim. Bu iyi bir şey aslında ama seninle olduğum süre içinde kendimi tamamen sana adamıştım. Bu yanlıştı. Fakat aşk işte. İnsana çok garip şeyler yaptırabiliyor.

Soğuk..

Gece yarısı lakırdıları vol5..


18 Haziran 2011 Cumartesi

soğuk..

Sen yokken yalnızlık gerçeği buz gibi çarpıyor yüzüme..

Uyuyorum.. Isınamıyorum..

Düşünüyorum.. Isınamıyorum..
Kalkıyorum resimlere bakıyorum odayı seyrediyorum..
Her yerde hatıran var ve soğuk hayaletler dolaşıyor..
Hepsi hayattan nasibini almış.. Soğutuyorlar odayı..
Bir ses oluyor bazen beklediğim ama gelmiyor ben ağlamadan..
Sessiz hıçkırıklar dolduruyor sadece kulaklarımı..

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Nancy'den Mektup


Ben kendime yeni bir şans verdim. Önce duvarımdaki sonra kalbimdeki kirli isimleri sildim. Ardından güzel bir gökyüzü çizdim. Yağmur sonrası gök kuşağım bile var. Kendimi avutmak yerine gerçeklerle yaşamayı öğrendim. Unutmayı değil de hatırladıklarımdan ve bana yapılanlardan ders almaya karar verdim. Aslında ben seninle kendim olmayı öğrendim... Ve ben sana hayat dedim.

Beraber yanıyoruz biliyorum, kendimize birbirimizden düşler yapmalıyız!!!

Seni Seviyorum

Nancy

30 Nisan 2011 Cumartesi

7) İkinci Buluşma - Antalya Seyahati-2 ve Sonrası

     Ayrılmıştık, ama sonra nasıl geliştiğini tam hatırlamamakla birlikte, sanırım ben biraz çabaladım, sen karşılık verdin derken, tekrar görüşmeye konuşmaya başladık. Ne de olsa aynı şehirde en çok tanıdığımız kişilerdik. Sadece bir keresinde yine kampüse geldiğimi, sonra karşılaştığımızı hatırlıyorum. Ne zaman nerede olacağını bilmediğim halde, kampüse gelmemle karşılaşmamız bir olmuştu. Orada olanlardan sonra ilk defa konuşmuş olabiliriz. Kısaca olanlara rağmen kendimi senden uzaklaştıramamıştım. Her şey o kadar yoğun ve hızlı yaşanıyordu ki hepsini hatırlamak zor.  Fakat arada görüşürken her ikimizle görüşüyordun. Aynı zamanda eski erkek arkadaşınla da bir sebepten bir araya gelememiştiniz. Muhtemelen hem benim varlığım hem de geçmişte yaşananlarla birlikte, senin bulunduğun ortam sebebiyle olsa gerek. Bir süre arkadaş olarak görüşmüş olmalıyız. Çünkü o sırada normal erkek arkadaşlarınla görüşmelerine de şahit olmuş, belki normal bir görüşme bile olsa kıskançlık yaşamıştım. İçimde tekrar bir araya geleceğimizin umudu kuvvetliydi. 

Bu yaklaşık 2 aylık zaman aralığında ne beraberdik ne de ayrı, bu günleri anlatan yazdığım şiirler ve bir yazı: 

ikilem

sessiz haykırış

bir sucuk hikayesi

Oliver ve Nancy

    İlk yazıda benim Antalya'ya gidişimi anlatıyorum. Ne zaman döneceğim veya dönüp dönemeyeceğim belli değilmiş, aramızda iyi olmadığı için seni görmek istemişim. Sen geleceğini söylemiştin. Ben de beklemiştim. Fakat gelmemiştin. Buna fena bozulmuştum. Bu arada sen de kendi memleketine gitmiştin. Eski erkek arkadaşının orada olması, beni oldukça endişelendirmişti. Bu nedenle tekrar görüşebilir miyiz diye oldukça gergindim. Sonrasında ise aynı güne dönmek üzere bilet almıştık, bir şekilde içimde bir sorun olacağına dair bir hisle birlikte yola çıkmış, bunun ardından gelemediğini söylemenle ben de geri dönmüştüm. İkinci yazıda da bunun hikayesini anlatmışım. 

    Sonra bir şekilde yine Afyon'da buluşmuştuk. Arada bana arkadaşından bahsediyordun. Tabi bunları dinlemek benim için zordu. Hele bu bazen övgü seviyesinde olunca buna çok kızıyordum. Fakat yanımda olmanın yanında bunların önemi çok yoktu. Zira bir süre böyle geçtikten sonra bir şekilde eski erkek arkadaşınla tekrar olmayacağını anlamış ve bana dönmüştün. Belki de arkadaşın görüşmemiz konusunda benim kadar sabırlı değildi. Biz tekrar aynı olmasak da eski günlerimize geri dönmüştük. Bu sıralar söylemiş olduğun bir söz vardı. Bunu unutamıyorum. O zaman ne kadar saçma gelse de, şimdi bu durumdayız neredeyse. Zaten gelecekle ilgili çok plan yapmıyorduk fakat sen şöyle demiştin. Bir gün sen de ben de evlendiğimizde yine görüşelim. Bir araya gelelim. Bunu neden söylemiştin? bilmiyorum fakat belki de bu günleri o zamandan görmüştün.  

14-15 Mayıs 2011

    Ayrı kaldığımız süreçte iş yerimde yeni samimi bir arkadaş edinmiştim. Seni de tanıştırmış olmam gerek. Sonra biz Antalya'ya tekrar gitmek istemiştik. Yaz gelmek üzereydi, Aynı zamanda da senin okulunun bitmesine az kalmıştı. Bunu değerlendirip bir hafta sonu Antalya'ya gittik. Otel konusu geçen sefer sorun olduğu için ve arkadaşımın da ısrarı ile onların evinde kalalım diye düşünüyordum. Sen ise bunu çok istememekle birlikte bir şekilde kabul etmiştin ama bu durum sende bir memnuniyetsizlik yaratmıştı. 

    Birlikte bir şeyler yapıyorduk fakat önceki geldiğimiz gibi değildi. Hep bir tartışma yaşıyorduk. Aynı zamanda bu seyahat sırasında seni kız kardeşlerimle tanıştırmıştım. Bunun da bir gerginliği olmuştu. Kısıtlı bir zamanda gelmiştik, sen birlikte vakit geçirmek istiyordun fakat misafir olduğumuz arkadaşlarımız da bizi en iyi şekilde ağırlamak istiyorlardı. Yemek hazırlamışlardı filan. Bu seni daha çok kızdırmıştı. Eve gitmemiz gerektiğinde sen bunu istememiştin ve bir anda tartışmaya başlamıştık. Sonra sen kızgın bir şekilde hızlıca yürümeye başladın. Ne kadar şey söylesem. özür dilesem veya seni durdurmaya çalışsam da oldukça uzun bir mesafeyi bu şekilde yürümüştük. Sonra artık dayanamamış ve bir yere oturup ağlamaya başlamıştım. Bu halimi görünce sen de dayanamamış ve biraz yumuşamıştın. 

    Sonuçta yemeğe gitmedik. Fakat bu tartışmanın ardından dönüş biletini aldığımızı hatırlıyorum. Apar topar Afyon'a dönmüştük. Çok değil yine gurbette olmak ve birbirimizden başka tutunacak dalımızın olmaması bizi yakınlaştırmıştı. Zaman zaman çok iyi oluyorduk. Bazen ise kötü oluyorduk. 

19-20 Mayıs 2011

    Seyahatten çok kısa süre sonra iyi olduğumuz günlerden birinde evde birlikte vakit geçiriyorduk. Sen özel bir yurtta kalıyordun ve yurtta normalde akşamları herkes kontrol ediliyor ve ailesine bildiriliyordu. Sen bu durumu bir şekilde ayarlıyor ve sorun çıkmasını önlüyordun. Fakat o gün ne olduysa bu olmamıştı. Evde otururken baban seni aramıştı. Her kız çocuğu gibi babana çok düşkündün. Nerede olduğunu sordu, yurttan aradıklarını ve orada olmadığını söylediklerini söyledi. Sen de arkadaşında olduğunu söyledin, bir plan yaptığınızı filan. Tabi baban buna çok inanmadı galiba. Çünkü ispatlayacak bir şey yoktu. O süreçte bunu nasıl ispatlarız bununla ilgili bir şeyler düşünmüştük ama bulamamıştık. Gece boyu uyuyamamıştık. Sen çok büyük suçluluk duygusu hissediyordun. Bana da kızgın gibiydin. 

    Sabahın köründe seni yurda bırakmıştım. Sen bu olaydan dolayı yaptığımız şeylerin yanlış olduğu ve bir arada olmamamız gerektiği düşüncesine kapılmıştın. Sabah seni bıraktıktan sonra benimle irtibatı kesmiştin. Ben de sabah işe gitmek zorundaydım. Sabahtan itibaren sana ulaşmaya çalıştım fakat ulaşamamıştım. İş yerindeyken öğleye doğru bir numara beni aradı. Yurttan kız arkadaşlarından biriydi. Hastanede olduğunu söylüyordu. Apar topar hemen hastaneye gelmiştim. Baygın ve bitik haldeydin. Ne olduğunu anlayamamıştım. Sonra öğrendim ki babanla tekrar konuşmak istemişsin, o da sana tavır yapınca fenalaşmış ve baygınlık geçirmiştin. Ambulansla hastaneye getirmişlerdi. Ben sana geçeceğini iyi olacağını söylesem de sen beni yanında görmek istemiyordun. Sanki yanında olmam sana rahatsızlık veriyordu. Tabi şimdi bunu daha iyi anlayabiliyorum. İnsan için en önemli şey önce ailedir. Hele ki o yaşta daha da öyle. 

    Sonra biz bir daha ayrıldık. O sırada bazen görüşüyorduk. Ben kampüse geliyordum. Yine normal arkadaştık. Eve kesinlikle gelmiyordun. Bu arada bazı sınıf arkadaşlarınla filan tanışmıştık. Bir keresinde yemekhane gibi bir yerde otururken, sen de arkadaşının kız arkadaşıyla arasını yapmaya çalışıyordun, çocuk da farkında olmadan senin elinde olan telefonuna bakmak için üstüne doğru eğilmişti. Rahat bırakmak ile ilgili bir şey söylediği sırada ben de tepki göstererek asıl seni rahat bırakması gerektiğini söyleyerek çıkışmıştım ona. Verdiğim tepki biraz fazlaydı, çocuk şaşırmıştı. Ama içimde yükselen duyguyu hala hatırlıyor, sana karşı duyduğum koruma ve kıskançlık hislerini hala hissedebiliyorum. 

    Bu sırada  arkadaş kalmayı yine başaramamıştık. Ben zaten bunu istemiyordum. Yanımda olmana razıydım fakat mesafe koymana dayanamıyordum. Yaşadığımız olayın üstünden zaman geçmişti. Yine sıkça bir araya gelir olmuştuk. O zamanlarda yazdığın notu yakın zamana kadar saklamıştım. Sonra internete aktardım. Şöyle yazmıştın: 

Ben kendime yeni bir şans verdim. Önce duvarımdaki sonra kalbimdeki kirli isimleri sildim. Ardından güzel bir gökyüzü çizdim. Yağmur sonrası gök kuşağım bile var. Kendimi avutmak yerine gerçeklerle yaşamayı öğrendim. Unutmayı değil de hatırladıklarımdan ve bana yapılanlardan ders almaya karar verdim. Aslında ben seninle kendim olmayı öğrendim... Ve ben sana hayat dedim.

Beraber yanıyoruz biliyorum, kendimize birbirimizden düşler yapmalıyız!!!

Seni Seviyorum

Bu sanırım tüm yaşadıklarımızdan sonra bir aradayken son en iyi halimizdi. Sonrasında okul kapanacak, sen memleketine gidecektin ve her şey geri gelmemek üzere değişecekti...

29 Nisan 2011 Cuma

Oliver ile Nancy

 

Aylar geçmişti son kez uyuduktan sonra aynı yastıkta…

Oliver geçici bir süre işi için başka bir şehre gitmişti. Geride bir şeyleri bırakmıştı bunu biliyordu. Geri dönecekti. Bunu kafasına koymuştu. İşine dört elle sarılmış, zamanında orada olabilmek için her şeyi göze almıştı.

Günlerden perşembeydi. İşinin büyük kısmını tamamlamıştı. Patronuyla konuştu ve zor da olsa gidiş vizesini aldı. Hemen telefona sarıldı. Haber verecekti. Aldığı cevap olumluydu. Biletler aynı gün aynı saate alındı. Sevinçten uçuyordu sanki. İki deniz kıyısından iki otobüs iki saat arayla kalkacak ve sonunda aynı anda ortak bir noktada buluşacaktı.

Oliver o günleri özlemekteydi. O sıcaklığı unutamazdı hiçbir zaman. Şimdi her şey aynı olmasa da o bir gece her şeye değerdi.

Günlerden cumaydı. İşini gözden geçirdi. Her şeyi güzelce yapmıştı. Bankaya gidiyordu. İçinde bir sıkıntı vardı. Anlam veremiyordu. Her şey yolundaydı. Onca sıkıntıdan sonra rahat bir nefes alıyor olmaktı belki de onu huzursuz eden. Ama bu değildi. Korkuyu damarlarında hissediyordu. Bir şey olacaktı. Bunu artık biliyordu. Eve geldi. Mutluydu. Belki de onu huzursuz eden de buydu. Çok istediği hiçbir şey şimdiye kadar olmamıştı. Ama şimdi oluyordu.

O gün fazla uyuyamadı. Yarın akşam olacakları düşünüyordu. Bir şey olmayacaktı aslında bunu biliyordu ama buna değerdi.

Günlerden cumartesiydi. İşini bitirmişti. Sorun çıkmasını istemiyordu. Son kontrollerini yaptı. Akşam yola çıkacaktı. Gün boyunca çıldırtan bir sessizlik vardı. Ofiste yalnızdı. Konuşsa her şey mahvolacak gibi geliyordu. Susuyordu. Sadece o an için yaşıyordu sanki. Akşam oldu. Eve gitmek için acele etti. Çok sevdiği kardeşi Rose gelmişti. Onu da özlemişti. Ama gitmek zorundaydı. Saat yedi buçuk oldu. Yarım saat önce Nancy binmiş olmalıydı otobüse. Fakat haber etmemişti. Sorun olmadığını umuyordu. Haber geldi. Binmişti fakat haber verecek durumda değildi. Her şey hala yolundaydı. Fakat içindeki sıkıntı son haddine ulaşmıştı. Bir şey olacaktı…

Bir saat geçmedi haber geldi. Nancy onu beklememesini, geri dönmek zorunda olduğunu ve şu an konuşacak durumda olmadığını söylüyordu. Hayır bu gerçek olamazdı. Israrla aradı fakat ulaşamadı. Şimdi ne yapmalıydı. Otobüse binmek için yola çıktı. Kararsızdı. Çaresiz Nancy’e sordu. Söylememeliydi ama sadece onun için geldiğini söyledi. Gelme dedi gelme. Arabayı çevirdi eve. Döndüğünde herkes şaşkındı. Ama Oliver’den daha fazla değil. Olanları sanki bir rüyaymış gibi izliyordu. Kardeşi sevinmişti.

Çok istemişti halbuki. Sadece beraber uyumak. Daha fazlası değildi.O gece uyuyamadı..Yanlızdı.. Düşündü düşündü düşündü…

8 Nisan 2011 Cuma

bir sucuk hikayesi

bir gün önceden ertesi gün saat onyediye alınmış bir bilet.. akıldan çıkmayan birisi ve yaşanmışlıklar.. bir iş.. bir sucuk hikayesi..

hatırlarım da o antalyaya gidişimizi şimdi.. nasıl da kokuyordu o lanet.. kim yemiş olabilirdi bu kadar sarımsağı.. ve şikayetlenmiştim.. ayıplamıştım..

her zamanki günlerden biri ofiste otururken telefon çaldı yine.. nadiren arayan birisi.. büyük patron.. muhtemelen büyük şefe ulaşamamıştır.. bizim iş hala böyle eski futbol maçlarında olduğu gibi büyüklü küçüklü devam ediyor.. ulaşamadım diyor görürsen beni arasın ve küçük bir sınav.. yüz alamadım sınavdan o kesin.. biraz sonra büyük şef geliyor ve o mutlu haberi veriyor.. antalyaya gidiyorsun bir haftalığına.. ne güzel.. hemen akıla geliyor.. peki o ne olacak.. akşama görüşmeli..

acaba bir daha dönemez miyim sorularıyla akşam oluyor.. vakit hızlı geçiyor.. eşyalar hazırlanmadı.. belki diyor yarın uğurlarım seni.. malum gitmek var dönmek muamma..

ertesi gün saat ondört otuza kadar her şey normal.. küçük patron geliyor.. her zamanki gibi ortalığı birbirine katıyor.. saat üçte çıkardın belki o gelirdi.. son anda yetiştirilmesi gereken işler.. saat onaltıya geliyor.. artık çıkmalı.. hala arayan soran yok..

aceleyle eve gidiyorum.. bavula eşyalar ardı ardına sıralanıyor buruşturularak kimisi.. daha bir saat var ne bu acele..ee belki o gelir..

saat onaltı yirmi.. artık çıkmak gerek.. gelen giden yok.. yollara bakılıyor.. duran minibüslere..

otobüs terminali kalabalık.. bileti alıyorum.. dışarı çıkıyorum.. halbuki içerde oturmayı tercih ederdin her zaman.. ee belki o gelir..

saat onaltı kırkbeş.. dışarda birini görüyorsun.. onun arkadaşı.. ayrıldığımızı söyledi mi? evet muhtemelen o yüzden burada değil.. anladım..

saat onaltı elli.. içeri giriyorum.. ailen aklına geliyor.. hediye götürmeli.. lokum filan birşeyler alayım bir de Sucuk..

saat onlatı ellibeş..oturuyorum.. yola bir bakış atıyorum.. boğazım düğümleniyor.. artık otobüse binmeli.. sucuklar elimde..

saat onyedi.. otobüse biniyorum.. sucukları koltuğun üstündeki rafa koyuyorum.. açık..

saat onyedi sıfırbeş.. hala kalkmadı otobüs.. arkadaşını görüyorum.. birileriyle konuşuyor.. beni gördü mü acaba? telefona bakıyorum.. arayan soran yok..

saat onyedi on.. otobüs kalkıyor.. bir mesaj yazıyorum “gelsen..” diye başlıyor.. biraz sonra cevap geliyor.. “bindin mi” diye başlıyor.. hemen arkadasından adım yazan bir tane..

saat onyedi onbeş.. kulaklıkları takıyorum..otobüs yolculuğu her zamanki gibi.. aslında değil.. ama farkında değilim.. kimbilir ne küfürler yediğimin..

saat ondokuz otuz.. burdur otobüs terminali.. iki öğrenci biniyor.. ufak bir karmaşadan sonra öndeki koltuklara oturuyorlar..

saat yirmibir.. antalya otobüs terminalindeyiz.. kalkıyorum montumu giyiyorum.. sucukları almak için uzanıyorum.. ama.. bu kokuda ne? hayır..

saat yirmibir sıfırbeş..servise bindim.. elimde sucuklar.. kokuyor.. iki öğrenciden biri de servise biniyor.. az sonra diğeri aşağıda beliriyor.. servisteki öğrencide iniyor..

başlıyorlar konuşmaya.. “ne biçim insanlar var yahu.. bu kadar salam yenir mi ? yenilip otobüse binilir mi? gelene kadar akla karayı seçtik”.. ama ben hiç koku almadım!..

“ayıp yahu bu kadar barbarlık görgüsüzlük olur.. biz iki saat dayanamadık.. oniki saat gelenler nasıl geldi acaba?” oniki olmasa da dört saat.. yerin dibine giriyorum..

saat yirmibir on..şokla aklım başıma geliyor.. mesaj geliyor.. adım.. efendim diyorum.. “neden cevap vermiyorsun” diyor.. öğrenciler ayıplıyor.. ayıplanıyorum..

ünlü bir söz aklıma geliyor.. insan ayıpladığı duruma düşmeden ölmezmiş.. sucuklar hala kokuyor.. gün boyunca yemek yemedim.. başım ağrıyor.. aklım başıma geliyor..

5 Nisan 2011 Salı

ikilem..

her gün başka ölüm..

yastığa başımı koyduğumda..

başka ölüm..
telefona baktığımda..

başka ölüm..
resimlere baktığımda..

başka ölüm..
akşam olduğunda..

başka ölüm..
aklımdan çıkmadığında..

başka ölüm..
yüzü gözümde canlandığında..

başka ölüm..
sesi kulağımda yankılanınca..

başka ölüm..
yerde bir saç teli görünce..

başka ölüm..
uyandığımda..

sessiz haykırış..

 sözleri ok gibi saplanmış göğsüme..

ama bilen yok..
şimdi ne yapar kim bilir aklına gelir miyim hiç..
olsa olsa bir pul değerindeyim..

oysa ben her saat her dakika her saniye bir umutla içimde...
beklemekteyim...
şimdi çalar telefon, biter bu sessizlik diye..
belki gömülür karanlıklar derinliklere..

ama bu olmayacak biliyorum..
ben böyle durduğum sürece onun içinde de büyüyecek..
bir şüphe..
ve soğutacak onu benden...

korkum kaybetmek evet..
ama neyi..
kendimi mi ?
her durumda aynı şey değil mi zaten..
bulduğun değil miydi o..
kendini onda.. onu senden..

karanlık oda ve sessiz..
uyumasam en fazla 8 saat sürer..
sonra yine başlar hayatın şamatası..
düşünür dururum öyle ama o bunu bilir mi..
nereden bilsin..

aslında bağırmak istiyorum sesim kısılana kadar..
neredesin diye..
duyar mı ?
nereden duysun..

üşüyorum desem..
gel sarılayım der mi şimdi?
ben ağlasam hisseder mi ?
nereden hissetsin..

oysa bir kalbimiz var demiştik..
müjdelemiştik hep mutlu yarınları..
savaşmıştık bitmesin diye..
bitti desem inanır mı ?
neden inanmasın..

her ne olduysa..
şimdi çıksa gelse..
sarmaz mıyım onu?
gel.. yeter ki gel..
dayanmak zor.. sevgilim..

10 Şubat 2011 Perşembe

6) Antalya Seyahati-1 ve Sevgililer Günü

    O tarihin seneyi devriyesindeyiz. O yüzden hikayenin bu kısmını şimdi yayınlamak en doğrusu gibi hissediyorum.  (14.02.2022)

    Bugün sevgililer günü. 11 yıl önce kendi kelimelerimle: "dün hayatımın en zor ve acı günüydü...sadece üzgünüm..." demiştim. Hala öyleyim. 

10-11 Şubat

    Tarihi nereden mi hatırlıyorum? Teknoloji sağolsun bazı kayıtlar hala bir yerlerde duruyor. Gittiğimizde çektiğim, içinde bizim olmadığımız bir fotoğrafın tarihinden, yaptığım check-in den bu tarihleri buldum. Gitmeye nasıl karar verdik açıkcası hatırlamıyorum. Fakat senin Antalya'yı çok merak ettiğini hatırlıyorum. İlk defa gidecektin. Ben muhtemelen işten birkaç günlüğüne izin almıştım. Senin okulun ise ara tatile girmiş filan olmalı. 

    Böyle bir zamanda Antalya'ya gitmeye karar vermişiz. Otobüsle gitmiştik. Sonrasında bir otel aramıştık. Birkaç otelden ret cevabı aldıktan sonra en sonunda birisi bizi kabul etmişti. İsmini hatırlamıyorum fakat yerini hatırlıyorum. Yerleştikten sonra Antalya'yı gezmiştik. Karaoğlan parkı, yat limanı ve civarında gezdik diye hatırlıyorum. Birçok fotoğrafımız vardı. Sen ilk defa topuklu ayakkabı ve mini etek giymiştin. Topuklu ayakkabıyı giymekte zorlanmıştın. Bu seyahatle ilgili hatırladığım diğer şey ise benim ailemin de haberinin olmamasıydı. Fakat ben otelin yanındaki bir yerden yemek alırken telefonumu orada unutmuştum. Yerin sahipleri haliyle en yakınım olan babamı aramıştı. Böylece yerimiz açığa çıkmıştı. Ben her ne kadar durumu yalanlamaya çalışsam da ailem Antalya'da olduğumu anlamıştı. Fakat çok sorun oluşturmadı. Bu seyahatimizle ilgili hatırladıklarım bu kadar. Önemli kısmı sonrasıydı aslında. 

13 Şubat

    14 Şubat yaklaşmıştı. Tam 11 yıl önceydi. Ben de küçük bir hediye almıştım diye hatırlıyorum. Geceden sonra mesajlarıma cevap vermemiştin ya da bir sorun olduğunu bir şekilde hissetmiştim. Sonra beni yerle bir eden mesajı gönderdin. "Ben onu seviyorum". Hayatımda böyle yıkılmışlığım çok az vardır. Tabi başta ne olduğunu anlayamadım. Evdeydim. Hemen dışarı çıktım ve yürümeye başladım. İçimdeki acıyı hala daha hissedebiliyorum. Sonra nerede olduğunu sordum. Bir kafedeydin. Neden oradaydın? Yanında kim vardı? İçimdeki endişe her geçen dakika artmaya devam ediyordu.

     Uzak olmasına rağmen yürümeye, hatta koşarak oraya doğru gitmeye başlamıştım. Yarım saat mi yürüdüm? yoksa daha mı fazla bilmiyorum. Zaman durmuştu çünkü. Sonra kafeden içeri girdim. Oldukça kalabalıktı. Eski erkek arkadaşını fotoğraflardan tanıyordum. Bir masada yalnız oturan onu gördüm. Sonra başka bir masada da seni. O zaman beynimden vurulmuşa döndüm. Bağırarak "Allah belanızı versin" demiştim galiba. Hemen dışarı çıktım. Kaçmak istiyordum bir an önce oradan. Sonra arkamdan erkek arkadaşın geldi. Kolumdan tutmuştu. Bırakın beni dedim. Uzaklaşmaya başladım. Ağlıyordum. Sonra galiba sen arkamdan gelmeye çalıştın. Arkadaşın bırak gitsin gibi bir şey söyledi. Sen de öyle yaptın. 

    Sonra yürümekte zorlanarak, neredeyse yarı baygın bir vaziyette sokaklarda yürüdüm. Ağladım. Herkes bana bakıyordu. Bazen bir ağaca ya da başka bir şeye tutunmak zorunda kalıyordum düşmemek için. Farkında olmadan bir yere gelmiştim. Sonra telefonum çaldı. Sen arıyordun. Önce açmadım diye hatırlıyorum. Sonra dayanamadım açtım. Sen nerede olduğumu sordun. Birlikte geleceğinizi söylemiştin galiba. Yaşadığım şeyden sonra hepsi bir kurşun gibi geliyordu bana. Eğer yalnız gelirsen yerimi söyleyeceğimi söylemiştim. Sanırım arkadaşın da seni artık benimle yalnız bırakmak istemiyordu. Sonra kabul ettin. Yeri zar zor tarif ettim. Bir süre sonra yanıma geldin. Bana olanları anlattın. Senden habersiz gelmişti. Elinde bir çiçek ve bir yüzük ile.. Kafan karışmıştı. Ne yapacağını bilememiştin. Belki o mesajı bile sen atmamıştın. Buna hiç bir zaman inanmak istemedim. 

    Eski erkek arkadaşının senin iraden üstünde bir etkisi olduğu kesindi. Fakat seni en yakın arkadaşınla aldatmıştı. Senin için bu affedilmezdi. Yine de kalkıp buralara kadar ve niyeti ciddi imajıyla gelmesi kafanı karıştırmaya yetmişti. Halbuki daha birkaç gün önce birlikte bir seyahatteydik. Ortada bir sorun bile yokken bu kadar kısa sürede böyle değişikliğin başka bir açıklaması olamazdı. Yüzüğü takmıştın bile. Artık benimle devam edemeyeceğini söyledin. Mücadele etmedim en başta. Çünkü çok kötüydüm. Sonra gittin. 

    Arkadaşımı aradım gelip beni alması için. Arabaya bindiğimde ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. İş arkadaşımdı. Böyle bir şekilde beni görmesini istemedim. Fakat gözyaşlarım yerinde duramadı. Arabaya bindikten çok kısa süre sonra ağlamaya başladım. Arkadaşım şaşkınlıkla ne olduğunu sordu. Bir şey diyemedim. Sadece seninle ilgili olduğunu söyledim. Kafam dağılsın diye bir yerlere götürmüştü sanırım. Sonra eve geldik ama ben yerimde duramıyordum. Onunla yan yana olduğunuz düşüncesi beni yiyip bitiriyordu. Akşam yurda gitmek zorunda olduğunu biliyordum. İçimde sevdiğim kız için mücadele etmem gerektiğini söyleyen bir ses belirdi. Evet bir nevi beni aldatmıştın. Ama yeterince anlayamamıştım durumu. 

    Sonra kampüse geldim. Gururum seni aramaya izin vermiyordu. Sen de beni aramıyordun. Ne de olsa bir nevi ayrılmıştık artık. Afyon'un şubat soğuğunda sanırım 2 saat kadar kampüste dolaştım. Sonra bana mesaj attın. İster istemez vicdanın rahat etmemişti. Ayrılmalıyız desen de endişeleniyordun benim için. Çünkü halimi görmüştün. Ama onun yanındayken bana yazamamıştın. Ancak kendinle ve vicdanınla yalnız kalında halimi sorma gücünü kendinde bulmuştun. Ben de sana kampüste olduğumu söylemiştim. Sonra yanıma geldin. Üşüdüğümü anlamıştın. Ellerimi eline alıp ısıtmaya çalışmıştın. Sonrasında o zamanlar için şunu söylemiştin. Kalbim her ikinize ait gibiydi. Bu benim için olası bir şey. Ben böyleyim. İkinizi de seviyordum. Vicdanım ise rahat değil. Kimi seçeceğimi bilemiyorum. Akşamın sonucunda değişen bir şey olmamıştı. Ayrılmıştık. Yarın sevgililer günüydü..

    Olan biteden sonra, yaşadığımız her şey, o güzel başlangıç ve rastlantı, hepsi yerle bir olmuştu. Sağlıklı düşünemiyordum. İşe gidiyor ve sadece oturuyordum. Çalışamıyordum. Birkaç gün sonra arkadaşlarımla Eskişehir'e gitmiştik. Ama hiç bir şey seni ve olanları düşünmeme mani olamıyordu. Gururum bana engel oluyor, kalbim senden başka bir yere gitmek istemiyordu. İnsan kalbinin atışına nasıl engel olur? Olursa sonra ölmez mi? İşte aşık olmanın da kalbinin atması gibi olduğunu anlamıştım. Ancak ölünce son bulacak bir şey...

6 Ocak 2011 Perşembe

dEğiş

 doğru sözdür değişmez insan..

yaşanmış daha önce bu an..
damardan akan aynı kan..
doğarken yandın ölürken yan..

adalet varsa ben tanımam..
bazılarını öldürür zaman..
güldürmez..ağlatmaya devam..
hatıran bile değildir kalan..

herkes bilsin gülmem asla..
gördüğünüz sadece yansıma..
iyi miyim kötü müyüm muamma..
tanımadım kendimi sende tanıma..

yorgun

 yorulmak bu muydu ey hayat..

durma.beni derin uçurumlara at..
geliyor artık herşey bayat..
yaşatma eğer edeceksen rahat..

kimseye değil bu yakınmam..
bilirim hepsi benim hatam..
almıyor ahımı hiç bir makam..
gel ey ölüm bir de seni tadam..

kEder

 vurdukça hayat döküldü kelimeler..

şimdi düş oldu güzel günler..
yanlız kalmak belki de kader..
öldüm dirildim her gün her sefer..
titrer oldu artık bu eller..
bitiyorum..kim duyar kim hisseder..
bilmez kimse içimde fırtınalar seller..
dışardan görünür sadece keder..
sen pustukça zorba hırslandı..
gelmiyor bahar çelik paslandı..
uslanmaz ruh giderek yaşlandı..
kurak gözler artık ıslandı..
nerde düştün bir düşün..
ardına mı düştün bir düşün..
bir yapacaksan bir düşün..
baharı olmalı artık bu kışın..
yanlızlar eder kendini teselli..
yüzünden geriye kalan elli..
düşünme artık sonun belli..
zor gelse de yaşamak..değerli..

tükeniş..

geçmişe bir bakış attım az önce..

bitirmiş beni yıllar, öldürmüş sinsice..

her giden pir parça götürmüş gizlice..

şimdi kalan işte budur elimde..

susus, cansız, yıkık, dökük bir virane..

3 Ocak 2011 Pazartesi

Suç...

 

suç olmuş dertli olmak
hatalar kabul görmez
ölmek bile anlamsız
çöküşler zamansız..
gün gelir gülerse bu yüz
sahte olacak her zaman
geçmez bu yaralar aman
bu sahte ruh bana kimden armağan
bilmez oldum yaşamayı
anlamadım belki olayı
böyle olmaktan da acı
çaresizlik bana duacı
değer mi bilmedim bilineyim
isterdim ben de güleyim,
herkesi mutlu edeyim,
içimdekileri sereyim..
olmadı olmayacak neyleyim..

12) Bazı şeyler yarım kalır, bu da bitmenin bir şeklidir.

Nihan, Sen gerçek olan tek hayalimdin şu hayatta. Aslında gerçek olan tek aşk. Ben hep istedim aşık olmayı ve bu aşka karşılık bulmayı. Önce...