Google Etiket

31 Aralık 2010 Cuma

5) İzmir Seyahati

    Neredeyse iki buçuk ay geçmişti buluşmamızın üstünden. Bu aradaki detayları çok hatırlayamıyorum ama inişli çıkışlı bir ilişkimiz vardı her zaman. Muhtemelen sen de ben de kendi memleketlerimize gidip gelmiştik bu aralarda. Başka önemli bir olay olmuş muydu tam hatırlayamıyorum. 

    Bu aralar için hatırladığım en önemli anımız İzmir seyahatimizdi. O zaman en sevdiğin sarkıcı Emre Aydın'dı. Ben de zaten daha çok rock müzik dinlediğim için çok yabancı değildim Emre Aydın'a. Birlikte şarkılarını dinliyorduk muhtemelen. Sen ise konserine gitmeyi çok istiyordun. 2011 yılbaşında ise İzmir'de konseri vardı. İlk kim buldu ya da gitmeyi sen mi istedin yoksa ben mi bir yerde görüp sana sürpriz yaptım hatırlamıyorum. 

    Benim de kız kardeşim o zaman İzmir'de üniversite okuyordu ve evde kalıyordu. Bu durum bizim oraya birlikte bir seyahat yapmamızı mükemmel bir plan haline getirmişti. Daha önce görmüş müydün Emre Aydın'ı hatırlamıyorum ama belki de ilk kez görme fırsatın da olacaktı. Gittiğimizde kız kardeşimle tanışmıştın, aynı zamanda ben de kız kardeşimin erkek arkadaşıyla. Birlikte bir yerlere gidip oturmuş olmamız lazım. Bir de seninle kordon'a gittiğimizi hatırlıyorum. 

    Akşam konser vardı ve birlikte gitmiştik. Dönüşte taksiyle kız kardeşimin evine gelmiştik. O ve arkadaşları yoktu. İçecek filan almıştık. Sen çok az içtikten sonra sarhoş olmuştun. Ben seni güzelce giydirip uyutmuştum. Bu kadar detayı neden anlatıyorsun diyebilirsin. Ama bazı detaylar sanırım ilişkimiz hakkında önemli ipuçları veriyor. Sana o kadar temiz bir sevgi besliyordum ki istemediğin hiç bir şeyi ben de istemedim. Fakat sonraları düşünürken aslında böyle olmasının da ilişkimizi bitme noktasına götürdüğünü anlayabiliyorum. Bazı şeyler karşılıklı olmalıydı. Ben ise seni kaybetmemek için her şeyi yapıyordum.  

    Bu arada eski erkek arkadaşın sürekli sana mesaj atmaya ve aramaya devam ediyordu. Bu durum bazen çıldırtıcı bir hal alıyordu. Yılbaşı gecesi de öyleydi. Sen de bu durumdan bıkmış olacaksın ki ona cevap vermiş ve gezerken çektiğimiz bazı fotoğrafları ona göndermiştin. Bu durum ise zaten kötü olan durumu daha da kötü bir hale sokmuştu. Üstelik sen hep bana cevap vermediğini söylediğinden bu sefer bunu görmem ben de bir güvensizlik yaratmıştı. Ayrıca yanında olmadığım zamanlar da bazen bıkıp cevap verebileceğini ve hatta konuşmuş olabileceğini düşünmeme neden olmuştu. Tüm bunlar yaşanınca, dönüşümüz çok keyifsiz ve gergin olmuştu. İlk seyahatimiz son seyahatimiz olmak üzereydi. Fakat öyle olmayacaktı.. 

O günlerde çok üzülmüş olacaktım ki aşağıdaki karamsar şiirleri yazmıştım. 

Suç...

tükeniş..

kEder

yorgun

dEğiş


20 Aralık 2010 Pazartesi

ağlamak..

bir söz kalbi yakar..

bu yaşlar kime akar..

sen ağlarsın alem bakar..

doğru..herkes kendine yapar..

15 Aralık 2010 Çarşamba

4) İlk Sorunlar

     Bir süre her şey iyiydi diye hatırlıyorum. Sonra zaman geçirdikçe, ilişkimize üçüncü şahıslar dahil olmaya başlamıştı. Zaten dahillerdi belki de. Ama ben bunu bilmiyordum. 

    İlk olarak eski erkek arkadaşından uzun bir ilişkiden sonra olaylı bir şekilde ayrılmıştın. Tabi çocuk suçlu olduğu için ve sen onu terk ettiğin için olacak, peşini bir türlü bırakmamıştı. Afyon'a geldikten sonra bu durum iyice artmış, bir şekilde ailenden uzak ve hayatında biri olabileceği düşüncesi muhtemelen kafasını kurcalıyordu. Bir zaman bıkmış olacaksın veya ondan intikam almak istemiş olacaksın ki, ilişkimizi ona söylemiştin. Bu davranışın her şeyin daha karmaşık hale gelmesine sebep olacak, eski erkek arkadaşının ise seni vaz geçirme isteğini körükleyecekti. 

    Bir yandan da benim arkadaşım ile olan ilişkin de bir şekilde devam etmişti. Kim kime yazmıştı hatırlayamıyorum fakat benim arkadaşım durumu öğrendikten sonra bir şekilde görüşmüştünüz ve arkadaşım sana çok kötü bir şekilde vicdan yaptırmıştı. Şimdi yazarken farkediyorum ki muhtemelen sen de farkedeceksin bu olaylara yanlı ve kendi bakış açımdan bakıyorum. Mecburen öyle yapıyorum çünkü o zaman olan biteni anlayamamıştım. Bu saatten sonra da ancak sen anlatırsan tam olarak anlayabilirim. Her ikisinden de birer düşman veya rakip gibi bahsediyor da olabilirim. O zaman öyleydi. Hala daha her ikisinin de çok iyi niyetli olduklarını düşünmüyorum. Tabi ki insanlar hata yapabilir. Fakat aldatmak mesela affedilebilir bir hata mıdır? Affedecek taraf çok seviyorsa belki. Arkadaşımı zaten bana anlatmana gerek yok. Ki ilerde onunla barışmak için yaptığımız konuşmayı yazınca ne demek istediğimi anlayacaksın. 

    Sen de ben de o zamanlar henüz çok tecrübesizdik. Sen insanlarla iletişim ve kararlılık konusunda benden iyiydin tabi ama bir şekilde etkilendiğin insanlara karşı biraz körlük yaşadığını ben görebiliyordum. Bunların dışında ufak tefek kıskançlıklar vardı fakat bir ilişkinin olmazsa olmazı sanırım. Sadece bir keresinde eski kız arkadaşımın yorumlarının ya da fotoğraflarının facebook profilimde kaldığını görmüştün de o zaman ciddi bir tartışma yaşamıştık. Sonra kendimi bir şekilde affettirmiştim. Yine bu dönemlerde olsa gerek, eski erkek arkadaşın seninle ilgili hatıralarını, fotoğraflarınızı ve bir takım hediyeler içeren bir paket göndermişti sana yine seni kendine döndürmek için. Bundan da oldukça etkilendiğini hatırlıyorum. Bana söylediğinde ben çok tepki göstermiştim ve tüm hepsini atmanı istemiştim. Sonra sen de atmıştın diye hatırlıyorum.

     Tüm bu sorunlara rağmen ilişkimiz inişli çıkışlı, bir mesajda küsüp diğer mesajda barışır şekilde, veya bir mesaja geç cevap geldiğinde ben kendi kendimi yiyip bitirmelerimle devam ediyordu. Seni öyle çok seviyordum ki mesaja geç cevap vermen bile beni bitiriyordu. Ancak benim yanımdaysan çok huzurlu ve rahat olabiliyordum. Şimdi bakınca bunun aslında sorunlu ve kendimden soğutan bir davranış olduğunu anlayabiliyorum. Keşke böyle yapmasaymışım. Bir de tabi o zamanlar çok hanzo olduğumu da kabul etmeden edemeyeceğim. İncelik ve romantiklik denilen şeyin yazdığım şiirler filan haricince ya da birlikteyken göstediğim ilgili alaka haricinde esamesi okunmuyordu elbet. Yani bir hediye alayım ya da bir şeyler planlayayım, bir süpriz yapayım filan diye aklımdan çok geçmezdi. Hoş hala bu konuda kendimi çok geliştirdiğimi söyleyemem. Sen belki de bunları görerek; hep birlikte yanyana olmak istediğimi, bu gösterileri yapmadığım için seni aslında sevmediğimi filan düşünmüş olabilirsin arada. Bazen seni sevdiğimi göstermediğimi söylerdin hep zaten. 

    Gel gelelim ilişkimizde ilk çatlaklar oluşmaya başlamıştı böylece. Bir yandan da sen üniversite ortamına girmeye ve yeni arkadaşlar edinmeye başlamıştın. Ben ise iş ortamındaydım. Sen benim daha önce olduğum ortamda, ben ise senin ilerde olacağın ortamdaydım. Yani bir dönem uyumsuzluğumuz da vardı. Bu da belli başlı sorunlara neden olacaktı ileride. Mesela şu aşağıdakini daha görüşmemizden çok kısa süre sonra neden yazmıştım o zamanlar tam hatırlamamakla birlikte bir tartışmadan sonra yazmış olmam olası. 

Hoşgeldin eski dostum,
Uzun zaman oldu,
Özletmiştin kendini,
Zaten bir sen bırakmazsın beni..
Görür görmez tanıdım seni,
Değişmemişsin hiç, biraz büyümüşsün,
Hafızamda kazınmış bu suret, bu ad,
Ve bu acı tad.
Yanlızlık adın...
Ve tanıdım bunlar da arkadaşların...


    İnsan sevince aptallaşır. Ünlü bir psikoloğun sözü bu. Ben seni severken çok aptaldım evet kabul ediyorum. Belki bu durumum sana bazen yük oluyordu. Ama aşk biraz da böyle bir şey. Sabırsız, endişeli ve kırılgan. Hele ki böyle sorunların ortaya çıkmış olması, beni daha da aptallaştırmıştı. Üstelik hayatımın aşkını bulduğumu hissederken. 

    Aşağıdakileri bu dönemlerde yazdığımı düşünüyorum. Aslında tam olarak hikaye şöyle. Bir konudan dolayı tartıştığımız bir zamanda sana üzgün olduğumu ve bunu senin yaptığını söylerken, senin bana herkes ne yaparsa kendine yapar demen üzerine sana yazdığım dörtlük. 


4 Kasım 2010 Perşembe

Aşk; iki kişilik. Göz göre göre delilik... :)

Fecri aydınlatan sözlerimsin sen.. Alnıma vuran ışıksın..

Çünkü sen günaydınım, sen benim yaşamımsın..

Umutsuzlukla kaybettiğim yılların geleceğe giden zamanımsın sen Sabrımsın..

Sebebim, nefesim ve ahirim..

Sen benim acıya dayanma gücüm, sen benim yüreğime işlenmiş SABRIMSIN..

Hayatımsın!

04/11/2010 

Nancy

18 Ekim 2010 Pazartesi

gece gece..

yattım yine,

aklım sende,
kıskanır seni,
bu güzel gece...
yattım sağıma,
telefon elimde,
uykuda kimmiş,
bana yabancı bu gece...
yattım yine,
bir meçhule,
bu gece ölsem bile,
oda gelir benimle..
yattım yine,
yanlızlığa sarıldım,
duysa kıskanır aşkım,
bilmez ki,
ben yanlızlığı o sandım...
yattım, bir sıcaklık eksik,
bu yatakta,
olsa ısınırım şimdi,
kalmaz hisler batakta...
yattım dertler sıralandı,
ama o bana armağandı,
vermem kimselere korurum,
biliyorum bu alnıma yazılandı...
yattım duygular taştı,
bana kalbini açtı,
girdim içeri baktım,
sevgisi boyumu aştı...
yattım yastık üstüne,
sevdim onu çok yüce,
yaşayalım birlikte,
Ve ölelim beraberce...

14 Ekim 2010 Perşembe

3) İlk Zamanlar

     İlk buluşmadan sonra her şey yolundaydı. Yine buluşmaya devam ediyorduk. Bazen kampüste, bazen şehir merkezinde, sen nasıl istersen ben de öyle görüyordum seni. Bir günümüzü çok net hatırlıyorum. O gün şehir merkezinde köşe bucak gezip başbaşa kalabileceğimiz bir yer aramıştık. Sokaklarda öpüşmüştük. Yerlerde oturup yanyana olmaya çalışıyorduk. 

    Bu sırada arkadaşıma da olanları açıklamıştım en sonunda. Tabi tepkisi büyük olmuştu. Hem bana hem sana. Bu durumdan dolayı vicdan yaptığını biliyorum. Bu da ilişkimizin sonraki safhalarında bazı sorunlara yol açacaktı. Sorun demişken ilk baştan beri eski sevgilini biliyor muydum yoksa buluştuktan sonra mı haberim oldu hatırlamıyorum ama o da seni bulduktan sonra kafamın bir köşesinde yer etmeye başlamıştı. Tabi bunda senin de katkın vardı. 

    Biz Afyon soğuğunda kıyıda köşede buluşmaya görüşmeye çalışırken bir gün sana istersen eve gidebileceğimizi söylemiştim ve ilk defa eve gitmiştik. Eve gittikten sonra daha da yakınlaşmamız kaçınılmaz olmuştu. Artık rahatça sarılabiliyor, öpüşebiliyor, yanyana yatabiliyorduk. Sen çok temkinliydin bu konularda fakat öyle olmalı ki bana da güveniyordun. Ben de senin güvenini boşa çıkaracak hiç bir şey yapmamaya ve seni incitmemeye, bir kelebek gibi zarar vermeden elimde tutmaya çalışıyordum. 

    Seni bulduktan sonra içimde kaybetme korkusu da hemen oluşuvermişti. Bu yüzden seni kaybetmemek için her şeyi yapmaya hazırdım. Kaldığımız evde doğru düzgün eşya yoktu. Pinti patronlarımızı ve yalaka amirim sağolsun sadece iki yatak, perdeler, birkaç örtü ve elbise dolabını yeterli görmüştü bizim için. Bir de televizyon vardı. İlk zamanlarda televizyonun yanında yerde yattığımızı hatırlıyorum. 

    Sonra eve daha sık gelmeye başlamıştın, birlikte alışveriş yapıyor evde ben sana makarna yapıyordum. Odamda tek bir yatak vardı. Yemek yedikten sonra orada otuyuyor, konuşuyorduk. Sonra ise daha da yakınlaşıp birbirimizin oluyorduk. Senin ilk tecrüben olmasına rağmen bana çok güvendiğin ve sevdiğin için rahattın. Kendi yaklaşımımı düşününce de böyle olması çok doğaldı. Birlikte uyuyor ve yeni güne uyanıyorduk. Sanırım sen de sevmiştin evde kalmayı ve birlikte vakit geçirmeyi. Arada iniş çıkışlar olsa da kısa bir süre her şey çok güzeldi. 

Aşağıda yine o günlerde yazıştığımız bazı mesajlar ile benim ve senin yazdıklarım bulunuyor. 

Benim Yazdıklarım

Gece yarısı lakırdıları...vol.3

Gece yarısı lakırdıları...vol.4

Soğuktan sıcağa vol1

Soğuktan sıcağa vol2

gece gece

Senin Bıraktığın Not (Aynı yazdığın şekilde)

Aşk; iki kişilik. Göz göre göre delilik... :)



7 Ekim 2010 Perşembe

soğuktan sıcağa vol.2

Kanın karışsın bana,

Kalpler atsın aynı anda,
Kanlar uyar mı bilmem ama,
Kalpler alışkın birlikte atmaya...
Sözler yalan gelir ama,
Gözler yalan söylemez asla,
Bak gözlere gerçeği anla,
Bu adam ölür sana...
Geçmişi anma asla,
Bende anmam sana,
Gelir geçer günler ama,
Sevgi artar, azalmaz daha...
Başkası yoktur bana,
Sende görme başka,
Herkes bir gün gider yola,
Seven gitmez kalır ama...

soğuktan sıcağa vol.1

Serinliğinde bu sonbaharın üşüsemde,

Şu an içim sıcacık nedense...
Bir el dokunmuştur yüreğime,
Veya bir çift şefkatli göz,
Bakmıştır görünenin ötesine...
Gözlerden uzak akşamlarda,
Bir tek yıldızlar seyretsin bizi,
Ancak onlar anlar sevgimizi,
ve onun yüceliğini...
Dokunmaktan korkar mı insan kaybederim diye,
İşte ben korktum bu gece,
Yinede kalamadım uzak,
Korkmuyorum artık,çünkü yüreğim temiz ve ak...
Sevmezmişim önceden kabullenirmişim sadece,
İstemezmişim sevilmeyi aslında,
Verilene razı olurmuşum misafir gibi,
Ne kabullenirim artık ne de olurum misafir,
Tüm sevgini isterim artık ve olurum ev sahibin...
Şimdi o gözlerde ben bir vahadayım yemyeşil,
İçiyorum serin sulardan ve hurma ağaçlarından tadıyorum,
Farkı şudur ki insanlar vahalara uğrar geçer,
Ben isterim ömrüm orada geçsin ve son bulsun...
Hayal meyal hatırlarım bir hayalim vardı silik ve imkansız,
Olmaz gelirdi sadece hayaldi ama oluverdi ansız,
Şimdi bıraksanda beni bir damla kansız,
Yine yaşarım bırakmam seni bensiz...

28 Eylül 2010 Salı

Gece yarısı lakırdıları...vol.4

Dalgalı derinliklerde çırpınmaktansa,

Gel sığ sularıma ve çık kumsala,
Güneşim yeter sana,
Hem ısın hem aydınlan onunla...
Eski dosttur yanlızlık demiştim dün,
Çıkıp gelir ummadığın anlarda, eline çeşit çeşit kutuyla,
Açmamak gerekir kanıp güzelliğine paketlerin,
Sonra çıkılmaz içinden o yanlız gecelerin...
Yaz günlerinin neşesi, sıcaklığı bulunmaz sonbaharda,
Üşütür bazen ıslatır seni sudan çıkmış balık gibi,
Ona da alışmak lazım küçüğüm yıl dört mevsim,
Ve yazlar elbet tekrar gelir...
İnsanlar çeşit çeşittir bir de
Kimisini seversin öz kardeşin gibi,
Kimisi de ezeli düşmanındır sanki...
Eğer dünyanın kuralı böyleyse olsun varsın,
Biz her zaman önümüze bakalım...
Şiirler yazdım sana kimi uzun kimi kısa,
Birisi de çıkmadı karşıma demedi yanılmışsın oysa,
Hepsi memnundu gittiği yerden,
Demek ki orası güzel ve hoş benden...
...........
Kendimden kopmuş neyleyim...
Acımaz ki benim bedenim....
Elinden olsun son nefesim...
Sen iste senin için ölürüm...
..............
Körüm belki doğuştan belki sonradan,
Ama hissetmek bana armağan yaradandan,
Görmesemde yanılsamda bazen,
İçim hep zengin , hep sevgiyi hisseden...
Sevmekse hayatın anlamı boşa yaşamıyorum demektir,
Var bir sevenim , ben de seviyorum nicedir,
Olmak istiyorum her anında yanında,
Ama biri fısıldıyor kulağımda,
Diyor olamasanda yanında,
Aslında sen onun, o senin kanında ve canında...
Biliyorum bende, bu anlarda söz yetersiz kalır,
Düşünceler dolaşır ve dolaşır,
Dur demeli birisi onlara artık,
Durmazsa ezilmeyi göze almalı yazık,
Onunda çıkmaz o zaman karadenizindeki batık...

26 Eylül 2010 Pazar

Eski Dost

Hoşgeldin eski dostum,

Uzun zaman oldu,
Özletmiştin kendini,
Zaten bir sen bırakmazsın beni..
Görür görmez tanıdım seni,
Değişmemişsin hiç, biraz büyümüşsün,
Hafızamda kazınmış bu suret, bu ad,
Ve bu acı tad.
Yanlızlık adın...
Ve tanıdım bunlarda arkadaşların...

23 Eylül 2010 Perşembe

Gece yarısı lakırdıları...vol.3

 Korkularla yaşıyoruz sevdiğim...

...................
Aşk dolaşıyor damarlarımda ve korku da onun peşinde,
Yakalarsa bir gün, incitecek onu, kıyacak acımadan,
Yakalamadan vurmalı tam alnından o korkuyu,
Ve atmalı derin kuyulara, çıkarmamak üzere.
Ve prensesin gözlerindeki korku deler geçer yüreğimi,
Ama hiç acıtmaz.
Yine de şefkat doludur o bakışlar yanıltmaz.
...................
Hep isterdim birşeyleri. Bu defa başka..
...................
Çıkarsa birgün kara düşünceler aydınlığa ve can bulursa,
İşte o zaman ölüm vakti gelmiş demektir.
İşte o zaman hayatın gerçekleri alır götürür en ıssız vadilere,
Ve bir damla suya muhtaç eder beni,
İsyan edene, çirkinleşene kadar.
Sıcaklığın, bir soba başında en soğuk kış günün geçirmek gibi,
Asla yanında ayrılmak istenmeyen.
Ve gözlerine baktıkça yeşilleniyor çöllerim.
Ellerin ellerime kavuştukça güzelleştiriyor,
Kendine benzetiyor o kaba saba elleri.
Engin denizlere dalıp kaybolmak gibi,
Benimde isteğim kaybolmak sende.
O en eski çağlardan kalan hazineler değersiz kalır,
Kaybolduğumda bulacağım yanında.
İşte.. Görüntüyü, sözleri geçip gerçek yüzünü gör diye,
Bu kalp sesleniyor sana böyle dili döndüğünce.
...................
Yumdum gözlerimi.. Sen içindesin..ve şarkılar..
Orada herşey seninle başlıyor,
Şimdi orada hiçbir şey yok,
Senden öncesine ait ve sana ait olmayan...
...................
Ama bir nefesin fırtınalar yaratıyor içimde,
Yakıyor yıkıyor herşeyi.
Tamir etmesi ise bir şehri kendi elinle kurmak gibi,
Güçlü kılıyor tekrar beni.

19 Eylül 2010 Pazar

2) Buluşma

     Günler geçmiş, biz seninle konuşmayı ve ilişkimizi ilerletmiştik. Buluşacağımız günü sen de ben bekliyorduk. Ben 1 günlüğüne Afyon'a iş yerini görmeye gidip gelmiştim. Yolda tek bir kaset olduğundan dönüp dolaşıp Nancy Ajram - Ana Yalli Behabek şarkısı çalmıştı. Bu sırada hep seninle mesajlaşıp Afyon ve buluşmamız hakkında konuşuyorduk sanırım. Bu şarkı hala seni bana hatırlatır. Ve o heyecanı. 

    Kalıcı olarak ben senden daha önce gitmiştim. Bu senin gelmenden dört beş gün ya da 1 hafta kadar önceydi. O arada işe ve iş arkadaşımla kalacağım eve yerleşmiştik. Sonra bir pazar günü ailenle birlikte yola çıkıp sen de gelmiştin. Seni yurda yerleştirmişlerdi. Gittikleri zaman ise artık yüz yüze tanışma vaktimiz gelmişti. Ben okulun kampüsüne gelmiştim. Orada ilk defa gördüm seni. Aman Allah'ım! İnternette veya görüntülü konuşurken etkilenmemişim aslında. Seni görünce bir kez daha güzelliğinin karşısında çarpılmıştım. İnce ve narin yapın, uzun saçların, beyaz tenin ve o yemyeşil gözlerin. Gözlerine bakmak o zamana kadar hayatta yaşadığım en müthiş şeydi benim için. Saçlarına maşa yapmıştın galiba biraz bukleliydi o gün. Sonra bir çocuğun sevinçli yürümesi gibi sekerek yürüyordun yanımda. Adeta bir zerafet harikasıydın. 

    Seni görünce bir kez daha aşık olmuştum sana. Sen de en az benim kadar heyecanlıydın o gün. Saatlerce dolaşmıştık kampüsün içinde. Sonra hava karardı ve bir çardak vardı orada oturmuştuk. Yanında vakit geçirmek dünyanın en harika şeyiydi. O çardağın altında, ay ışığında, soğuktan titrerken, önce gözlerimiz sonra ellerimiz buluşmuştu. Konuşurken arada yakınlaşıyorduk ama bir yandan da korkuyor gibiydik olacaklardan. Sonra beni öpmek istediğini anladım ve seni ilk defa öpmüştüm orada. O kadar narindin ki hep seni incitmekten korktum. Hala da korkuyorum. Orada neler konuştuk başka ne yaptık hatırlayamıyorum ama eminim eve dönmek istememişimdir. Bir sonraki buluşmayı iple çekmişimdir. 

    Bu zamanlara denk gelen bir başka yazıyı da aşağıya bırakıyorum. 

Gece yarısı lakırdıları...vol.2


15 Eylül 2010 Çarşamba

Gece yarısı lakırdıları...vol.2

Aşağıda yazılanlar yine yazılaştırdığım mesajlardan oluşmakta. Görseli de blog yazısının üstüne yine o zamanlarda eklemişim. Aynen bırakıyorum.  


Aşkı tattım gözlerinde, bir orman yeşilliğinde
Ve nefesin nefesime karışıp ciğerlerime doldu.
Saçlarını taradı ellerim, mutluydular hiç olmadıkları kadar.
Hayaller gereçek olduğu gün artık kahramanlar da mutlular...
Kahraman mutlu olur da sevdiği durur mu hiç,
Sever mutlu olur o da, kalmaz keder hiç.
Masaldan gerçeğe dönüşür ve can bulur bir sevgilinin kollarında...
Kimi yaprak kurur sonbaharda,
Ama bir kahramanın içinde büyüttüğü ağaç,
Küçük bir dokunuşla yeşerir dalga dalga,
Mevsim sonbahar olsa da...
..............
Yaşadığımı seninle anlıyorum,
Aldığım nefesi ilk defa bu kadar iyi hissediyorum,
Ve istiyorum..
Ben iliklerime kadar üşümek istiyorum seni nefesinle,
Ve ısınmak istiyorum dokunuşunla,
Ben sevmek istiyorum seni,
Henüz sevgiyi tatmamış bir şehirde...
..............
İşte böyledir candan sevmek küçüğüm,
Bir nefesi derinden çekerek tüm benliğinde hissetmek,
Ve vermek istememek.
İşte böyledir bulmak kendini başka bir bedende,
Ve sonsuza kadar kaybolmak istemek onun içinde...
Senin olmak özgür olmak gibi,
Gidebileceğin diyarların ucu bucağı yok içinde,
Geziyorum gönül bahçelerinde ve koparmaya kıyamıyorum,
Gördüğüm en güzel çiçeği.
Islak çimlerden gelen serinlik huzur veriyor yanan bedenime,
Ve uzanıyorum, yatıp uyuyorum oracıkta,
Bir sevgili öpücüğüyle uyandırılmak üzere...
..............

9 Eylül 2010 Perşembe

1) Başlangıç

    Seninle ilk defa telefonda tanışmıştık. Ben askerdeydim. İnternetten bir arkadaşım beni telefondan aramıştı ya da ben onu aramıştım. Konuşurken sana da vermişti telefonu ve öylece tanıştık. Belki de daha eskidir bu hikayenin başlangıcı ama hafızam o kadarına müsaade göstermiyor. Ben o zaman başkasıyla birlikteydim. Seviyordum ama hep bir soru işareti vardı. 

    Sonra askerlik bitti. Mayıs ayıydı. Birkaç ay böylece geçti, o sırada o arkadaşım sen ben ve benim bir arkadaşım bir sohbette bir araya gelmiştik. Sanırım hikayenin asıl kısmı böyle başladı. Sana karşı ilk hislerim de bu zaman oluştu. Ben tabi başkasıyla birlikteydim. Sohbette bir araya geldikten sonra herkes birbirini eklemiş ve konuşmaya başlamıştı. 

    Bizi tanıştıran arkadaşım şimdi ne yapıyordur acaba? Onunla da konuşup tüm bu yaşadıklarımızı anlatmak isterdim ona. O zaman seninle konuşuyor muyduk hiç hatırlamıyorum. Ama facebooktan eklediğimi ve orada fotoğraflarını görüp senden etkilendiğimi hatırlıyorum. Seninle ilgili hatırladığım sonraki şey ise benim arkadaşımla daha sık görüşmeye başlaman ve hatta görüntülü konuşmanız. Sonrasında ise bir nevi flört veya sevgililik durumunda olmanız. O sırada ben de kendi ilişkimin son safhalarını yaşıyordum. İş arıyordum. Akşamları arkadaşlarımla zaman geçiriyordum. Yine böyle bir akşam arkadaşımla motor üzerindeyken birinin arkadaşımı sürekli aradığını fakat arkadaşımın ısrarla konuşmak istemediğini gördüm. Birkaç konuşmadan sonra sen olduğunu anladım. Sonra bir yere oturduk. Arkadaşım konuşmak istemediği için telefonu bana verdi filan gibi hatırlıyorum. Sonra ise sen benim numaramı istedin. Numarayı kim verdi hatırlamıyorum ama arkadaşım bunda bir mahsur görmemişti. Hatırlamıyorum ama kendisi bile göndermiş olabilir. 

    Sonra biz seninle telefon üzerinden konuşmaya başladık. Önce konuştuk sonra mesajlaşma filan ben seni arkadaşımdan dolayı teselli etmeye çalışıyordum galiba. O arada ise hayatlarımızda bazı değişiklikler olmak üzereydi. Ben iş bulmak üzereydim sen ise üniversite tercihi yapıyordun. Sanırım arkadaşımla anlaşamadığınız nokta da buydu. O yanına gelmeni istiyordu sen ise bunda çok istekli değildin. 

    Bunlar olurken biz seninle daha sık görüşür olduk. Ben iş buldum ve Afyon'a gitme durumum çıktı. Senin de üniversite tercihlerin içinde yer alıyordu. Bunu biliyor muydum bilmiyorum ama bir şekilde oraya gelmeni içten içe diliyordum. İşe başlayıp Afyon'a gitmeye hazırlanırken senin de o tercihinin geldiğini söyledin bir gün. Dünyalar benim olmuştu. Sen de sevinmişsindir o zaman buna. Bu haberden sonra artık bir araya gelmek için gün saymaya başlamıştık. 

    Olan bitenden ise arkadaşımın haberi yoktu. İkimizin de oraya gideceğini öğrendiğinde olacakları hissetmiş midir? merak etmiyor değilim. Ama bunların olmasının en büyük nedeni içindeki kötü niyetlerdi bunu biliyorum. Bu arada ben de son safhalarını yaşadığım ilişkimi bitirmiştim. Askerde olanlardan sonra zaten kaçınılmazdı. Ayrıca daha kuvvetli hislerime karşılık bulmuştum. Bunun üstüne ikimizin de yeni bir hayata başlayacağı bir yerde bir arada olmamız söz konusuydu. Her şey öyle güzel ilerlemişti ki, hayatımda çok az şeyin böyle yolunda gittiğini söyleyebilirim. Askerden sonra düzenli bir iş bulmuş, aile yanından özgürlüğe kavuşmuş ve çok güçlü şeyler hissettiğim biriyle bir arada olma fırsatı yakalamıştım. İşte böyle başladı hikayemiz..

Aşağıda bu dönemlerde yazdıklarım ve yazdıklarımızdan bazıları var. 




10 Ağustos 2010 Salı

Şovalye ve Prenses ..

Bu yazıyı ilk zamanlar yazmış olmalıyım. Mutsuz sonla bitmesinin sebebini şimdi biraz hatırladım. İlişkimizin ilk başlarında eski kız arkadaşımla olan bir meseleden kavga edip kısa süre ayrılmştık galiba. İlk ama son olmayan ayrılığımız. Aşağıdaki yazı blogumun tozlu raflarında bugüne kadar varlığını sürdürmeyi başardı. Türkçe ve dil bilgisi için şimdiden kusura bakmayın. Kaç kitap önceydi bilmiyorum ama hissiyatı bozmamak için çok düzeltme yapmadım. 

---

Prensesini buldu şovalye bir gün. Aslında çoktan bulmuştu ama tanışmamıştı. Masallarda yaşamak nasıldır artık tatmaya başlamıştı. Her şey bir rüya gibiydi. Ama her sefa cefasınıda getirir ya işte bu da öyleydi. Görüp görebileceği en uyumlu ve en güzel en anlayışlı .. en en en hepsi ondaydı işte . Neredeyse kendimi başkasında buldum artık diyecekti. 

Gün geçtikçe şovalyelik duyguları prensese yöneldi . Onu düşünür, ona yardım eder, onu korur oldu. İçinde ne varsa hepsini açık açık söyler oldu ona. Hayaller kurdular şovalye ve prenses birlikte . Bazen diz dize oturuyor, bazen göz göze bakıyor, bazen dizlerinde yatıyorlardı. Hayal de olsa güzeldi. Bu hayal bir masala dönüştü gün geldi. Kendi gözlerinden bakmıyordu artık .. Artık görüntüler farklıydı onun için. Her ne yapsa prenses onunla birlikteydi sanki. İçimdeki Şovalye.. Onu tanıdıktan sonra kötülükleri silmişti artık içinden. Her şeyde onu görüyor neye bakarsa baksın ve seviyordu. 

Kötü gördüğünü de affetmiyordu. Şovalye koruyordu prensesini. Prenses uykuda.. Prenses uykudaydı aslında şovalyesini bulduktan sonra. Belki en güzel rüyasını görüyordu hayatındaki. Hayatındaki kötülükler bitmişti artık onun için. Uyanmak istemiyordu hiç. Avutuyordu kendini böylece. 

Uyanmaya başlar başlamaz anladı rüya olduğunu ve isyanını savurdu dışarıya.. Ne uyku vardı ne rüya ne de masal. Gerçekler tokat gibi çarptı şovalye ve prensesimizin yüzüne. Masal başladığı gibi bitti bir gece.. Masalları yarım yanlış okunacak ve okunmadan unutulacaktı. Şovalye artık vazgeçmişti ama sadece prensesinden. Masal onun için devam ediyordu. Kahraman olması gerekmiyordu. Kalbi ağır gelmişti ona. Artık bırakacak ve yoluna öyle devam edecekti. Nokta konulmuştu artık. Bu nadir mutsuz sonla biten masallardandı.

---

6 Ağustos 2010 Cuma

Gece yarısı lakırdıları...

Bir gece yarısı mesajlaşmasından yazıya çevirdiğim kısım, mesajlar çoktan silindi gitti ama bunlar kaldı. Hem hafızamda hem de burada işte. Muhtemelen alkol alıyordu ve bana söylemişti. Derdi neydi bilmiyorum ama onu teselli etmeyi kendime göre edinmişim belli ki. Aradaki bir şiir ise o zamanlar tanımadığım birinin şiiriymiş. 


1.tekil kişilik:

İçme.. unut hepsini beni dinle sen ..

2.tekil kişilik:
Dinliyorum..

1.tekil kişilik:
Hayatta hiçbir şeye takılıp kalmamak lazım küçüğüm ..
Bugün olanı akşamına unutabilmek lazım..
Yeri gelincede içmek lazim tabi ama dertten tasadan degil sevinçten içmek lazım..

2.tekil kişilik:
Başkaa..

1.tekil kişilik:
Sonra sarhoş olmak lazim delicesine..
Ve sevmek lazım ölürcesine..
Savunmak lazım doğruları bilircesine ..
Kıymetini bilmek lazım yanımızda olanların, kaybetmişcesine..

3.tekil kişilik:
Davetiyeler, odalar ve localar iki kişilik
Ya tek gidersin bi koltukta, ya biletler; iki kişilik
Ya tek kişiliktir bi yatak, ya yalnız yatılmaz; iki kişilik
Ya tek taraflıdır bi aşk, O da severse; iki kişilik
Başka kaç kişiyi seversen sev, bir sevda yalnız iki kişilik
Hele baş başa bi akşamda, masalar hep iki kişilik
Peki sen kimsin dediler bana,dedim üçüncü tekil kişilik
Peki dostluk var mı dünyada, dedim dünya iki kişilik
Çocuktuk çoktuk oysa,çok üzgünüm şimdilik...

1.tekil kişilik:
Sonra ölmek lazım küçüğüm sonunu bilmediğin bir uçuruma atlayarak..
Havada süzülürken cekmek lazim tertemiz havayı son kez ciğerlerine rahatlayarak..
Ve carptığın zaman farkına varacaksın aslında bu önemsizdi diyeceksin yaşadıklarını hatırlayarak..

2.tekil kişilik:
Yaşadıklarım önemsiz yaşadıklarım geçer..Peki ya yaşayamadığım ? ...

1.tekil kişilik:
Yaşayamadıklarını da bilmek lazim ki belki bir başka hayat verilirse orada yaşayalım tamamlayalım diye ..
Yinede kalır eksik bir şeyler, hayatta yasadiklarımızın değerini anlayalım diye ..

2.tekil kişilik:
Ben anlayamıyorum biliyo musun seni..
....

12) Bazı şeyler yarım kalır, bu da bitmenin bir şeklidir.

Nihan, Sen gerçek olan tek hayalimdin şu hayatta. Aslında gerçek olan tek aşk. Ben hep istedim aşık olmayı ve bu aşka karşılık bulmayı. Önce...