Google Etiket

30 Nisan 2011 Cumartesi

7) İkinci Buluşma - Antalya Seyahati-2 ve Sonrası

     Ayrılmıştık, ama sonra nasıl geliştiğini tam hatırlamamakla birlikte, sanırım ben biraz çabaladım, sen karşılık verdin derken, tekrar görüşmeye konuşmaya başladık. Ne de olsa aynı şehirde en çok tanıdığımız kişilerdik. Sadece bir keresinde yine kampüse geldiğimi, sonra karşılaştığımızı hatırlıyorum. Ne zaman nerede olacağını bilmediğim halde, kampüse gelmemle karşılaşmamız bir olmuştu. Orada olanlardan sonra ilk defa konuşmuş olabiliriz. Kısaca olanlara rağmen kendimi senden uzaklaştıramamıştım. Her şey o kadar yoğun ve hızlı yaşanıyordu ki hepsini hatırlamak zor.  Fakat arada görüşürken her ikimizle görüşüyordun. Aynı zamanda eski erkek arkadaşınla da bir sebepten bir araya gelememiştiniz. Muhtemelen hem benim varlığım hem de geçmişte yaşananlarla birlikte, senin bulunduğun ortam sebebiyle olsa gerek. Bir süre arkadaş olarak görüşmüş olmalıyız. Çünkü o sırada normal erkek arkadaşlarınla görüşmelerine de şahit olmuş, belki normal bir görüşme bile olsa kıskançlık yaşamıştım. İçimde tekrar bir araya geleceğimizin umudu kuvvetliydi. 

Bu yaklaşık 2 aylık zaman aralığında ne beraberdik ne de ayrı, bu günleri anlatan yazdığım şiirler ve bir yazı: 

ikilem

sessiz haykırış

bir sucuk hikayesi

Oliver ve Nancy

    İlk yazıda benim Antalya'ya gidişimi anlatıyorum. Ne zaman döneceğim veya dönüp dönemeyeceğim belli değilmiş, aramızda iyi olmadığı için seni görmek istemişim. Sen geleceğini söylemiştin. Ben de beklemiştim. Fakat gelmemiştin. Buna fena bozulmuştum. Bu arada sen de kendi memleketine gitmiştin. Eski erkek arkadaşının orada olması, beni oldukça endişelendirmişti. Bu nedenle tekrar görüşebilir miyiz diye oldukça gergindim. Sonrasında ise aynı güne dönmek üzere bilet almıştık, bir şekilde içimde bir sorun olacağına dair bir hisle birlikte yola çıkmış, bunun ardından gelemediğini söylemenle ben de geri dönmüştüm. İkinci yazıda da bunun hikayesini anlatmışım. 

    Sonra bir şekilde yine Afyon'da buluşmuştuk. Arada bana arkadaşından bahsediyordun. Tabi bunları dinlemek benim için zordu. Hele bu bazen övgü seviyesinde olunca buna çok kızıyordum. Fakat yanımda olmanın yanında bunların önemi çok yoktu. Zira bir süre böyle geçtikten sonra bir şekilde eski erkek arkadaşınla tekrar olmayacağını anlamış ve bana dönmüştün. Belki de arkadaşın görüşmemiz konusunda benim kadar sabırlı değildi. Biz tekrar aynı olmasak da eski günlerimize geri dönmüştük. Bu sıralar söylemiş olduğun bir söz vardı. Bunu unutamıyorum. O zaman ne kadar saçma gelse de, şimdi bu durumdayız neredeyse. Zaten gelecekle ilgili çok plan yapmıyorduk fakat sen şöyle demiştin. Bir gün sen de ben de evlendiğimizde yine görüşelim. Bir araya gelelim. Bunu neden söylemiştin? bilmiyorum fakat belki de bu günleri o zamandan görmüştün.  

14-15 Mayıs 2011

    Ayrı kaldığımız süreçte iş yerimde yeni samimi bir arkadaş edinmiştim. Seni de tanıştırmış olmam gerek. Sonra biz Antalya'ya tekrar gitmek istemiştik. Yaz gelmek üzereydi, Aynı zamanda da senin okulunun bitmesine az kalmıştı. Bunu değerlendirip bir hafta sonu Antalya'ya gittik. Otel konusu geçen sefer sorun olduğu için ve arkadaşımın da ısrarı ile onların evinde kalalım diye düşünüyordum. Sen ise bunu çok istememekle birlikte bir şekilde kabul etmiştin ama bu durum sende bir memnuniyetsizlik yaratmıştı. 

    Birlikte bir şeyler yapıyorduk fakat önceki geldiğimiz gibi değildi. Hep bir tartışma yaşıyorduk. Aynı zamanda bu seyahat sırasında seni kız kardeşlerimle tanıştırmıştım. Bunun da bir gerginliği olmuştu. Kısıtlı bir zamanda gelmiştik, sen birlikte vakit geçirmek istiyordun fakat misafir olduğumuz arkadaşlarımız da bizi en iyi şekilde ağırlamak istiyorlardı. Yemek hazırlamışlardı filan. Bu seni daha çok kızdırmıştı. Eve gitmemiz gerektiğinde sen bunu istememiştin ve bir anda tartışmaya başlamıştık. Sonra sen kızgın bir şekilde hızlıca yürümeye başladın. Ne kadar şey söylesem. özür dilesem veya seni durdurmaya çalışsam da oldukça uzun bir mesafeyi bu şekilde yürümüştük. Sonra artık dayanamamış ve bir yere oturup ağlamaya başlamıştım. Bu halimi görünce sen de dayanamamış ve biraz yumuşamıştın. 

    Sonuçta yemeğe gitmedik. Fakat bu tartışmanın ardından dönüş biletini aldığımızı hatırlıyorum. Apar topar Afyon'a dönmüştük. Çok değil yine gurbette olmak ve birbirimizden başka tutunacak dalımızın olmaması bizi yakınlaştırmıştı. Zaman zaman çok iyi oluyorduk. Bazen ise kötü oluyorduk. 

19-20 Mayıs 2011

    Seyahatten çok kısa süre sonra iyi olduğumuz günlerden birinde evde birlikte vakit geçiriyorduk. Sen özel bir yurtta kalıyordun ve yurtta normalde akşamları herkes kontrol ediliyor ve ailesine bildiriliyordu. Sen bu durumu bir şekilde ayarlıyor ve sorun çıkmasını önlüyordun. Fakat o gün ne olduysa bu olmamıştı. Evde otururken baban seni aramıştı. Her kız çocuğu gibi babana çok düşkündün. Nerede olduğunu sordu, yurttan aradıklarını ve orada olmadığını söylediklerini söyledi. Sen de arkadaşında olduğunu söyledin, bir plan yaptığınızı filan. Tabi baban buna çok inanmadı galiba. Çünkü ispatlayacak bir şey yoktu. O süreçte bunu nasıl ispatlarız bununla ilgili bir şeyler düşünmüştük ama bulamamıştık. Gece boyu uyuyamamıştık. Sen çok büyük suçluluk duygusu hissediyordun. Bana da kızgın gibiydin. 

    Sabahın köründe seni yurda bırakmıştım. Sen bu olaydan dolayı yaptığımız şeylerin yanlış olduğu ve bir arada olmamamız gerektiği düşüncesine kapılmıştın. Sabah seni bıraktıktan sonra benimle irtibatı kesmiştin. Ben de sabah işe gitmek zorundaydım. Sabahtan itibaren sana ulaşmaya çalıştım fakat ulaşamamıştım. İş yerindeyken öğleye doğru bir numara beni aradı. Yurttan kız arkadaşlarından biriydi. Hastanede olduğunu söylüyordu. Apar topar hemen hastaneye gelmiştim. Baygın ve bitik haldeydin. Ne olduğunu anlayamamıştım. Sonra öğrendim ki babanla tekrar konuşmak istemişsin, o da sana tavır yapınca fenalaşmış ve baygınlık geçirmiştin. Ambulansla hastaneye getirmişlerdi. Ben sana geçeceğini iyi olacağını söylesem de sen beni yanında görmek istemiyordun. Sanki yanında olmam sana rahatsızlık veriyordu. Tabi şimdi bunu daha iyi anlayabiliyorum. İnsan için en önemli şey önce ailedir. Hele ki o yaşta daha da öyle. 

    Sonra biz bir daha ayrıldık. O sırada bazen görüşüyorduk. Ben kampüse geliyordum. Yine normal arkadaştık. Eve kesinlikle gelmiyordun. Bu arada bazı sınıf arkadaşlarınla filan tanışmıştık. Bir keresinde yemekhane gibi bir yerde otururken, sen de arkadaşının kız arkadaşıyla arasını yapmaya çalışıyordun, çocuk da farkında olmadan senin elinde olan telefonuna bakmak için üstüne doğru eğilmişti. Rahat bırakmak ile ilgili bir şey söylediği sırada ben de tepki göstererek asıl seni rahat bırakması gerektiğini söyleyerek çıkışmıştım ona. Verdiğim tepki biraz fazlaydı, çocuk şaşırmıştı. Ama içimde yükselen duyguyu hala hatırlıyor, sana karşı duyduğum koruma ve kıskançlık hislerini hala hissedebiliyorum. 

    Bu sırada  arkadaş kalmayı yine başaramamıştık. Ben zaten bunu istemiyordum. Yanımda olmana razıydım fakat mesafe koymana dayanamıyordum. Yaşadığımız olayın üstünden zaman geçmişti. Yine sıkça bir araya gelir olmuştuk. O zamanlarda yazdığın notu yakın zamana kadar saklamıştım. Sonra internete aktardım. Şöyle yazmıştın: 

Ben kendime yeni bir şans verdim. Önce duvarımdaki sonra kalbimdeki kirli isimleri sildim. Ardından güzel bir gökyüzü çizdim. Yağmur sonrası gök kuşağım bile var. Kendimi avutmak yerine gerçeklerle yaşamayı öğrendim. Unutmayı değil de hatırladıklarımdan ve bana yapılanlardan ders almaya karar verdim. Aslında ben seninle kendim olmayı öğrendim... Ve ben sana hayat dedim.

Beraber yanıyoruz biliyorum, kendimize birbirimizden düşler yapmalıyız!!!

Seni Seviyorum

Bu sanırım tüm yaşadıklarımızdan sonra bir aradayken son en iyi halimizdi. Sonrasında okul kapanacak, sen memleketine gidecektin ve her şey geri gelmemek üzere değişecekti...

29 Nisan 2011 Cuma

Oliver ile Nancy

 

Aylar geçmişti son kez uyuduktan sonra aynı yastıkta…

Oliver geçici bir süre işi için başka bir şehre gitmişti. Geride bir şeyleri bırakmıştı bunu biliyordu. Geri dönecekti. Bunu kafasına koymuştu. İşine dört elle sarılmış, zamanında orada olabilmek için her şeyi göze almıştı.

Günlerden perşembeydi. İşinin büyük kısmını tamamlamıştı. Patronuyla konuştu ve zor da olsa gidiş vizesini aldı. Hemen telefona sarıldı. Haber verecekti. Aldığı cevap olumluydu. Biletler aynı gün aynı saate alındı. Sevinçten uçuyordu sanki. İki deniz kıyısından iki otobüs iki saat arayla kalkacak ve sonunda aynı anda ortak bir noktada buluşacaktı.

Oliver o günleri özlemekteydi. O sıcaklığı unutamazdı hiçbir zaman. Şimdi her şey aynı olmasa da o bir gece her şeye değerdi.

Günlerden cumaydı. İşini gözden geçirdi. Her şeyi güzelce yapmıştı. Bankaya gidiyordu. İçinde bir sıkıntı vardı. Anlam veremiyordu. Her şey yolundaydı. Onca sıkıntıdan sonra rahat bir nefes alıyor olmaktı belki de onu huzursuz eden. Ama bu değildi. Korkuyu damarlarında hissediyordu. Bir şey olacaktı. Bunu artık biliyordu. Eve geldi. Mutluydu. Belki de onu huzursuz eden de buydu. Çok istediği hiçbir şey şimdiye kadar olmamıştı. Ama şimdi oluyordu.

O gün fazla uyuyamadı. Yarın akşam olacakları düşünüyordu. Bir şey olmayacaktı aslında bunu biliyordu ama buna değerdi.

Günlerden cumartesiydi. İşini bitirmişti. Sorun çıkmasını istemiyordu. Son kontrollerini yaptı. Akşam yola çıkacaktı. Gün boyunca çıldırtan bir sessizlik vardı. Ofiste yalnızdı. Konuşsa her şey mahvolacak gibi geliyordu. Susuyordu. Sadece o an için yaşıyordu sanki. Akşam oldu. Eve gitmek için acele etti. Çok sevdiği kardeşi Rose gelmişti. Onu da özlemişti. Ama gitmek zorundaydı. Saat yedi buçuk oldu. Yarım saat önce Nancy binmiş olmalıydı otobüse. Fakat haber etmemişti. Sorun olmadığını umuyordu. Haber geldi. Binmişti fakat haber verecek durumda değildi. Her şey hala yolundaydı. Fakat içindeki sıkıntı son haddine ulaşmıştı. Bir şey olacaktı…

Bir saat geçmedi haber geldi. Nancy onu beklememesini, geri dönmek zorunda olduğunu ve şu an konuşacak durumda olmadığını söylüyordu. Hayır bu gerçek olamazdı. Israrla aradı fakat ulaşamadı. Şimdi ne yapmalıydı. Otobüse binmek için yola çıktı. Kararsızdı. Çaresiz Nancy’e sordu. Söylememeliydi ama sadece onun için geldiğini söyledi. Gelme dedi gelme. Arabayı çevirdi eve. Döndüğünde herkes şaşkındı. Ama Oliver’den daha fazla değil. Olanları sanki bir rüyaymış gibi izliyordu. Kardeşi sevinmişti.

Çok istemişti halbuki. Sadece beraber uyumak. Daha fazlası değildi.O gece uyuyamadı..Yanlızdı.. Düşündü düşündü düşündü…

8 Nisan 2011 Cuma

bir sucuk hikayesi

bir gün önceden ertesi gün saat onyediye alınmış bir bilet.. akıldan çıkmayan birisi ve yaşanmışlıklar.. bir iş.. bir sucuk hikayesi..

hatırlarım da o antalyaya gidişimizi şimdi.. nasıl da kokuyordu o lanet.. kim yemiş olabilirdi bu kadar sarımsağı.. ve şikayetlenmiştim.. ayıplamıştım..

her zamanki günlerden biri ofiste otururken telefon çaldı yine.. nadiren arayan birisi.. büyük patron.. muhtemelen büyük şefe ulaşamamıştır.. bizim iş hala böyle eski futbol maçlarında olduğu gibi büyüklü küçüklü devam ediyor.. ulaşamadım diyor görürsen beni arasın ve küçük bir sınav.. yüz alamadım sınavdan o kesin.. biraz sonra büyük şef geliyor ve o mutlu haberi veriyor.. antalyaya gidiyorsun bir haftalığına.. ne güzel.. hemen akıla geliyor.. peki o ne olacak.. akşama görüşmeli..

acaba bir daha dönemez miyim sorularıyla akşam oluyor.. vakit hızlı geçiyor.. eşyalar hazırlanmadı.. belki diyor yarın uğurlarım seni.. malum gitmek var dönmek muamma..

ertesi gün saat ondört otuza kadar her şey normal.. küçük patron geliyor.. her zamanki gibi ortalığı birbirine katıyor.. saat üçte çıkardın belki o gelirdi.. son anda yetiştirilmesi gereken işler.. saat onaltıya geliyor.. artık çıkmalı.. hala arayan soran yok..

aceleyle eve gidiyorum.. bavula eşyalar ardı ardına sıralanıyor buruşturularak kimisi.. daha bir saat var ne bu acele..ee belki o gelir..

saat onaltı yirmi.. artık çıkmak gerek.. gelen giden yok.. yollara bakılıyor.. duran minibüslere..

otobüs terminali kalabalık.. bileti alıyorum.. dışarı çıkıyorum.. halbuki içerde oturmayı tercih ederdin her zaman.. ee belki o gelir..

saat onaltı kırkbeş.. dışarda birini görüyorsun.. onun arkadaşı.. ayrıldığımızı söyledi mi? evet muhtemelen o yüzden burada değil.. anladım..

saat onaltı elli.. içeri giriyorum.. ailen aklına geliyor.. hediye götürmeli.. lokum filan birşeyler alayım bir de Sucuk..

saat onlatı ellibeş..oturuyorum.. yola bir bakış atıyorum.. boğazım düğümleniyor.. artık otobüse binmeli.. sucuklar elimde..

saat onyedi.. otobüse biniyorum.. sucukları koltuğun üstündeki rafa koyuyorum.. açık..

saat onyedi sıfırbeş.. hala kalkmadı otobüs.. arkadaşını görüyorum.. birileriyle konuşuyor.. beni gördü mü acaba? telefona bakıyorum.. arayan soran yok..

saat onyedi on.. otobüs kalkıyor.. bir mesaj yazıyorum “gelsen..” diye başlıyor.. biraz sonra cevap geliyor.. “bindin mi” diye başlıyor.. hemen arkadasından adım yazan bir tane..

saat onyedi onbeş.. kulaklıkları takıyorum..otobüs yolculuğu her zamanki gibi.. aslında değil.. ama farkında değilim.. kimbilir ne küfürler yediğimin..

saat ondokuz otuz.. burdur otobüs terminali.. iki öğrenci biniyor.. ufak bir karmaşadan sonra öndeki koltuklara oturuyorlar..

saat yirmibir.. antalya otobüs terminalindeyiz.. kalkıyorum montumu giyiyorum.. sucukları almak için uzanıyorum.. ama.. bu kokuda ne? hayır..

saat yirmibir sıfırbeş..servise bindim.. elimde sucuklar.. kokuyor.. iki öğrenciden biri de servise biniyor.. az sonra diğeri aşağıda beliriyor.. servisteki öğrencide iniyor..

başlıyorlar konuşmaya.. “ne biçim insanlar var yahu.. bu kadar salam yenir mi ? yenilip otobüse binilir mi? gelene kadar akla karayı seçtik”.. ama ben hiç koku almadım!..

“ayıp yahu bu kadar barbarlık görgüsüzlük olur.. biz iki saat dayanamadık.. oniki saat gelenler nasıl geldi acaba?” oniki olmasa da dört saat.. yerin dibine giriyorum..

saat yirmibir on..şokla aklım başıma geliyor.. mesaj geliyor.. adım.. efendim diyorum.. “neden cevap vermiyorsun” diyor.. öğrenciler ayıplıyor.. ayıplanıyorum..

ünlü bir söz aklıma geliyor.. insan ayıpladığı duruma düşmeden ölmezmiş.. sucuklar hala kokuyor.. gün boyunca yemek yemedim.. başım ağrıyor.. aklım başıma geliyor..

5 Nisan 2011 Salı

ikilem..

her gün başka ölüm..

yastığa başımı koyduğumda..

başka ölüm..
telefona baktığımda..

başka ölüm..
resimlere baktığımda..

başka ölüm..
akşam olduğunda..

başka ölüm..
aklımdan çıkmadığında..

başka ölüm..
yüzü gözümde canlandığında..

başka ölüm..
sesi kulağımda yankılanınca..

başka ölüm..
yerde bir saç teli görünce..

başka ölüm..
uyandığımda..

sessiz haykırış..

 sözleri ok gibi saplanmış göğsüme..

ama bilen yok..
şimdi ne yapar kim bilir aklına gelir miyim hiç..
olsa olsa bir pul değerindeyim..

oysa ben her saat her dakika her saniye bir umutla içimde...
beklemekteyim...
şimdi çalar telefon, biter bu sessizlik diye..
belki gömülür karanlıklar derinliklere..

ama bu olmayacak biliyorum..
ben böyle durduğum sürece onun içinde de büyüyecek..
bir şüphe..
ve soğutacak onu benden...

korkum kaybetmek evet..
ama neyi..
kendimi mi ?
her durumda aynı şey değil mi zaten..
bulduğun değil miydi o..
kendini onda.. onu senden..

karanlık oda ve sessiz..
uyumasam en fazla 8 saat sürer..
sonra yine başlar hayatın şamatası..
düşünür dururum öyle ama o bunu bilir mi..
nereden bilsin..

aslında bağırmak istiyorum sesim kısılana kadar..
neredesin diye..
duyar mı ?
nereden duysun..

üşüyorum desem..
gel sarılayım der mi şimdi?
ben ağlasam hisseder mi ?
nereden hissetsin..

oysa bir kalbimiz var demiştik..
müjdelemiştik hep mutlu yarınları..
savaşmıştık bitmesin diye..
bitti desem inanır mı ?
neden inanmasın..

her ne olduysa..
şimdi çıksa gelse..
sarmaz mıyım onu?
gel.. yeter ki gel..
dayanmak zor.. sevgilim..

12) Bazı şeyler yarım kalır, bu da bitmenin bir şeklidir.

Nihan, Sen gerçek olan tek hayalimdin şu hayatta. Aslında gerçek olan tek aşk. Ben hep istedim aşık olmayı ve bu aşka karşılık bulmayı. Önce...