Google Etiket

29 Haziran 2022 Çarşamba

Ne geliyorsun ne de gidiyorsun Nihan

Ne kadar geçti üzerinden? On yıl mı? On beş mi olmak üzere? Artık yılların nasıl geçtiğini anlamıyorum. Sanki uyurken zaman algımızın kaybolması gibi ben de bir süredir uykudayım. O yüzden gözlerim açıkken rüyalar görüyorum. Evet oldum olası hayalperest bir yapım var. Ama eskiden hiç bu kadar hayal kurduğumu hatırlamıyorum Nihan. 

Geçen bu zamanda uzaktan izledim seni. Bazen haberin oldu bazen de olmadı. Hani diyor ya şarkıda; "gittiğin günden beri, ne hallerdeyim, düşündün mü hiç?" Aslında en çok merak ettiğim şey buydu. Ayrıldığımızdan beri seninle ilgili hayallerim, benim senin aklına gelme ihtimalimden oluşuyordu. O kadar küçüktüler işte. Bununla mutlu olmayı ve yetinmeyi öğrenmiştim. Çünkü ne geliyordun ne de benden gidiyordun Nihan. 

Anlamadığım bir şey var, aynı zamanda da hissettirmediğin. İçip içip sana yazdığım zamanlarda kalbinde bir şeyler hiç kıpırdamadı mı? Eğer kıpırdadıysa bunu hissettirmemeyi nasıl başardın? "Poker face" diye bir tabir vardır bilirsin. Bunu yüzünü göstermeden yapabilen nadir insanlardansın bence. Belki de asıl mesele yüzünü görememektir. Belki bunları okurken ya da okuduktan sonra ağlıyordun. Kim bilir? Eğer bir şey hissetmediysen, sen böyle taş kalpli olmayı nereden öğrendin Nihan? 

Gözlerimin rengini hatırlıyor musun? Bana sorarsan ben seninkileri hiç unutamadım. Birlikteyken hiç söyledim mi hatırlamıyorum ama aklıma gelmişken söyleyeyim. Çok güzel gözlerin vardı. Belki sadece gözlerine bile aşık olmuş olabilirim. Gözlerinle ne de güzeldin. Hiç düşündün mü? Gözler neden bu kadar önemli. Üzerine bir sürü şarkılar şiirler yazılmış. Mesela kol için neden yazılmamış? Ne kadar saçma bir düşünce değil mi? İşte bizim ayrılığımızın arka planında biraz da bu var. Göz açıp kapama süresinde olan birlikteliğimizde birbirimizi ancak bu kadar anlayabildik. Bana sorarsan her şey unutuluyor da  bakışlar unutulmuyor Nihan. 

Bazen şöyle hayaller kuruyorum. Işınlanma icat olmuş ve sadece ikimiz bir anda hiç bir allahın kulunun olmadığı bir yere ışınlanıyoruz. O zaman sana neler söylerdim acaba? Yıllar içinde seni hatırlatan onca şeyi mi anlatsam yoksa geçmiş defterleri mi açsam ne yapacağımı bilemezdim herhalde. Benimle karşılaşmak, elbette senin için bir şaşkınlık vesilesi olurdu. Ben ise gittiğim şehirler veya uzak yerlerde, bazen de sokakta yürürken, seninle karşılaşma ihtimalimi bile hep aklımda bulundurduğumdan bu durumu hemen kabullenirdim. Ne kadar imkansız olsa da hayal işte. Düşünceler hiç bir yere sığmıyor.  Görüyorsun işte, hayalperest olduğumu söylemiştim Nihan. 

Hatırlıyorum da hep sana kendimi açıklamak gibi bir derdim olurdu. Ne yaparsam yapayım sana yaranamadığımı hissederdim. Bunu hiç fark etmiş miydin? Bir gün gelip bunu neden böyle yaptığımı idrak ettiğimde çok da anlam veremedim kendime. Halbuki yeryüzünde sekiz milyar insan vardı ve sen  onlardan sadece biriydin. Seni özel kılan neydi hala anlayabilmiş değilim. Bunu galiba ancak bir yaratıcı varsa o biliyor. Ya da kendimi bir psikoloğa filan teslim edip analizimi yaptırmam gerekecek. Bu yaştan sonra psikolog seanslarında çürümek istemiyorum. Derdimi kime anlatsam bilemiyorum Nihan.

Hep ben konuştum. Bir yandan seni de dinlemek lazım.. Bilim adamlarının söylediğine göre her insan çok çok farklı düşünce yapılarına sahipmiş. Dolayısıyla empati denen şeyin biraz da bu nedenle evrimleştiği aşikar.  Sen bu konularda konuşmayı sevmezsin biliyorum. Zira sen güzel şeyleri ve yaşamın kendisini seviyorsun. Ben de senin gibi olmayı çok isterdim aslında. Ama yaratıcıdan mı dersin yoksa varoluştan mı dersin bilmiyorum ama sen öylesin, ben de böyleyim Nihan. 

Bunca zaman sonra ilk defa yazmanın heyecanıyla sana çok fazla yüklenmemiş olmayı umuyorum. İnsanı en çok rahatsız eden şeyler konuşamadıkları ve yapamadıkları şeylermiş. O yüzden mazur gör. Ama sen de haklısın çünkü pes eden ve bırakan bendim. Sonra anladım ki bıraktım sanmışım, sen ise bırakmak nasıl oluyormuş bana öğrettin. Öğrettiğin ve yaşattığın her şey için tekrar teşekkür ederim Nihan. 



21 Şubat 2022 Pazartesi

10) Unut(ama)ma.

    Ben evlenmiştim. Benim için bunun ne olduğunu anlamam zaman alsa da senin için artık her şeyin tamamen bitmiş olması gerektiği anlamına geldiğini düşünüyordum. Fakat bir zaman ya sen ya da ben yine görüşmeye çalıştık diye hatırlıyorum. Hatta bundan eşimin de haberi oldu bir şekilde. Konu benim arkadaşıma kadar gitti falan. Sonrasında ben seni unutmak bir yana dursun, sana karşı olan hislerim azalmadan, belki de artarak devam etti. Bu nasıl olmuş olabilir diye sorabilirsin. Bilmiyorum. Belki de evlendikten sonra yaşadıklarım böyle düşünmeme sebep olmuştur. Bazen tanıştığım bazı insanlarda seni veya sende olan özellikleri görebiliyordum. Bu garip bir şeydi. Öyle olduğunda yine sana dönüyordum. Bazen sana yazıyordum, cevap vermiyordun. Bazen artık görüşmememiz gerektiğini söylüyordun. Bazen ben çok ısrarcı olabiliyordum. Seni rahatsız etmek istemiyordum. Bu seçimi benim yaptığımı biliyordum ve bunun arkasında durmalıydım. Ya da her şeyi bırakıp eğer kabul edersen sana dönmeliydim. Daha önce de söylediğim gibi hayatın akışı durup, nefes alıp bazı şeyleri değiştirmeme sürekli engel oldu. Bu hayatın her alanında böyleydi. Bazen sarhoşken sana yazıyordum. Sonra pişman oluyordum. Bu his beni hep geçmişe götürüyor, sana getiriyordu. Bu his bence aşktı. Belki yarım kalmışlıktı. Adına ne dersen de bu his sendin. Ne yaşamış olursak olalım, şu anki konumumuz ne olursa olsun fark etmiyordu. Bazı şeyler asla değişmez, tabi değişenler de var neyse ki. Mesela bir ara telefonla bile konuşmuştuk. Sesini duymuştum. Bu ikimiz için de farklı bir histi. Sanki geçmişten bir hayaletle konuşuyormuşsun gibi ama bir yandan da iyi hissettiren bir şey. Konuşmamıza sebep olan şey ideolojik düşünce değişimlerimizdi. Bu konuda ikimiz tam ters yönlere ilerlemiştik. Bendeki değişiklik az olsa da daha önceden açıkça çok söylemediğim şeyleri artık daha rahat söyleyebiliyordum. Sen de ise çok daha belirgin bir ideolojik ilerleme vardı. Bu düşüncelerimi sakıncalı gördüğün için fikrimi değiştirebileceğimi düşünmüş olmalısın. Ben ise seninle görüşmek hatta sesini duymayı düşünüyordum. Belki sen de görüşmek istemiştin, bilemiyorum fakat ben evli sen değil ve eski sevgiliyiz, bu durumun görüşmememiz gerektiği şeklindeki fikrinin hala değiştiğini sanmıyorum. 

    Bu şekilde ara ara görüşmelerimiz oldu. Bir ara evlendiğini gördüm. En sonunda benim son yaklaşık bir senedir kendimi anlama çabamdan olsa gerek, tekrar sana yöneldim. Son zamanlarda daha fazla takip etmeye başladım ve konuyu anlamam için görüşmemiz gerektiğini düşündüm. Bununla beraber ben de bu duygu ve davranışlara neyin sebep olduğunu anlamaya çalışıyor, bunun yanında seni merak da ediyordum. Konuyu bir arkadaşımla konuştum ve bana düşünmem için sorular sordu. Benimle alakalı olabileceğini söyledi. Sonunda tüm yazdıklarım ve takip etmeme rağmen bir sonuca varmayacağını düşününce seninle konuşmaya karar verdim. Yazdıklarımı sorduğumda sen de bunların benimle alakalı olduğunu, senle ilgisi olamayabileceğini söyledin. Bunu etraflıca düşündüm, vardığım sonuç şöyleydi. 

    Ben genelde boşluktan ve meraktan sana geliyordum. Hayatıma girmiş herkesi bir şekilde merak etmeye devam ediyorum zaten. Bu birinci etkendi. Diğeri ise o boşluktu. Bu boşlukta içime yöneliyordum ve kendimce oradaki şeyleri anlamaya çalışıyordum. Tüm bunlar bunun sonucuydu ve benimle alakalıydı. Ayrıca ne yaparsam yapayım zamanı geri alamazdım. Unutmaya çalışmalıydım. Bu düşünceler ve davranışlar bana bir çok şeye mal oluyordu. Sonunda kabul ettim. Fakat asıl gelişmeyi sonrasında elde ettim diyebilirim. Havadan sudan şeyleri konuşurken. Hayatının nasıl gittiği, uğraştığın şeyleri konuşunca unutmuş olduğum bir gerçeğin farkına vardım. Sen duygular, hisler, aşk vb. şeylerden çok dış şeylere ilgiliydin. Her zaman öyleydin. Ben ise hem ilişkimiz boyunca hem de sonrasında sende hep bunları görmenin umudu içinde olmuştum. Beni bu şekilde anlayabileceğini düşünüyordum belki de. Her geçen sene farklı bir düşünce yapısına kavuştuğumu biliyorum, eminim birçok insan da böyledir fakat bunun daha önce neden bu şekilde fark etmediğimi bilemiyorum. Sen günü yaşamayı, elle tutulur şeyler peşinde koşmayı seviyordun. Dolayısıyla geçmişte olmuş, olamamış şeylerle bunların uzantıları ile uğraşmazdın. O zaman daha önemli bir gerçeğin daha farkına vardım. Hayallerimde her zaman anlayış, ince düşünceler ve derin bir ruh ikizi hayal ediyordum demek ki. Zaman zaman rüyalarımda bu kişiyi görürüm, onu sevdiğimi anlarım. Ben senden bunları beklerken aslında hayallerimdeki kişiden bekliyordum. Belki zamanında buna en yaklaşan kişi sendin. Fakat şimdi anlıyorum ki aslında bu kişi benim. Beni seven, şefkat göstermesi gereken, ince ve derin düşünen.. Bu gerçeği görmem bir hayli zaman aldı. Fakat bunun farkına varmam bir yanlışın peşinde koşarken oldu. Hayat böyle değil midir zaten? Hep hatalarımızdan öğreniriz. 

    Bu şekilde artık bu konunun çözüme kavuştuğunu düşünüyorum. Artık unutmam daha kolay olacak. Evet tüm o hayallerimdeki kişinin sen olmadığını anladığıma üzülüyorum fakat bir yandan da cevapları bulduğum için mutluyum. Bir yandan da seni veya eşimi seçmemin nedenlerini de biraz daha net anladım. Dış dünyaya karşı çok açık değilim. Fakat hayatta bu şekilde yaşamayı gerektiriyor. Benim gibi iç ve hayal dünyasında yaşayan biriyle birlikte olsaydım, eminim ikimizin de hali harap olurdu. Dolayısıyla her şey olması gerektiği gibi. Evet belki seninle de olurdu, fakat olmadı. Bu pişmanlık ile yaşayamayacağımı anladım. Artık yüzümü ileriye çevirdim. Hem böyle hayat daha güzel, konuşacak daha çok şey, uğraşacak daha fazla şey var. Böylece hayatımdaki boşluğun da kapanacağını düşünüyorum. Hayır iç dünyamla irtibatı tabi ki kesemem. Fakat içimdeki geçmiş bana sadece ilham kaynağı olabilir artık. Geçmişte yaşamayı bırakacağım. Umarım hayatındaki mutluluk ve huzur devamlı olur. Herkes için dileyebileceğim en iyi dilek bu sanırım. Hoşçakal. 

Sonradan yazdığım birkaç şeyi yine buraya bırakıyorum. 








19 Şubat 2022 Cumartesi

Seni Hatırlatan Şarkılar

    Şarkıları seviyorum. Özellikle aşk şarkılarını. Senden önce de severdim. Ama anlamazdım. Şimdi bu şarkıları yazanların hissetiklerini hissedebiliyorum. Bir de bu şarkıları dinlerken senin hissettirdiklerini. Keşke birlikte dinleyebilsek ve hissedebilseydik hepsini. Aynı anda olmasa bile belki sen de arada bir bunları dinler ve hissedersin. 

    Liste sürekli uzayıp gidiyor ve uzayacak da.. 

9 Şubat 2022 Çarşamba

Unutul(a)mayan'a

       Bazı şeyler vardır ki unutulmaz. Üstünden zaman geçip artık başka şeylerle ilgilenip, hayatın rutin akışına kendini bıraksan da bir gün gelir fark edersin ki o hala oradadır. Bir yere gitmemiştir. Üstünden uzun yıllar geçmesine rağmen bıraktığın yerdedir. Küllenmemiş ve eskimemiştir. İşte bu yazıyı hayatımda unutamadığım ve unutamayacağım kişiye ithafen yazıyorum.

    Merhaba, evet yine ben. Sana yazmak istediğim an bir süre kilitlenip kaldım. Gıyabında seni anlatırken veya seni düşünürken akıp giderken kelimeler, senin karşındayken ne yazabilirim diye düşünüyorum. Aynı eskiden olduğu gibi ve ilk günkü heyecanla, bir çocuk gibiyim senin karşında. Kendini ve hislerini anlatamayan, elinden bir şey gelmeyen, sadece dizinin dibinde yatıp uyuyup bir daha uyanmak istemeyen bir çocuk. İnsan yaşadıklarının çok azının farkında bence. Kendimi düşündüğümde ise geçmişimde bunun daha belirgin olduğunu düşünürüm her zaman. Sahi birlikteyken ne yapıyorduk aslında? Neler yaşadık? Farkında mıydık olanların? Peki ne kadarı hatırımızda kaldı? Mesela hiç tanımadığım birine hikayemizi anlatırken yaşananları hatırlamakta güçlük çektim. Bazı şeyleri arada atladığımı sonradan fark ettim. Bazılarını hala hatırladığıma şaşırdım. O yazdıklarım bile silindi gitti. Bir kaç sene önceydi. Sonra silindiğine üzüldüm. Peki neden unutamıyorum sorusunun cevabı bu mu sence? Unutmak istemiyor muyum? Hayat basamaklarını çıkarken her basamakta durup geriye sana mı bakıyorum? Belki de. Şundan eminim ki yaşadıklarımızı unutsam da bazılarını şimdi hatırlamasam da işte yine oluyor, kalbimin nasıl attığını, o çocuksu heyecanı ve hissettiklerimi asla unutmadım. Asıl mesele bu galiba. Hayatım boyunca sevdiklerim oldu. Kimisi bunu biliyordu, bazıları hiç bilmedi, bilmeyecek. Sevmeye de devam ediyorum bazılarını. Ama hislere gelince hani derler ya: "İlk aşk aslında son aşktır. Bir daha öyle aşık olmazsınız." Sen benim gerçek anlamda ilk aşık olduğum kişiydin. Benim tarafımdan sevildiğini ilk bilendin ilk defa cesaret edip hislerimi açmış ve karşılık da bulmuştum seninle. Aynı zamanda yaşamıştım da aşkı. Sonra ise böyle bir şey olmadı ve olacak gibi de görünmüyor. Bir şekilde bu yazdıklarımı okusan şaşırır mısın acaba? Madem öyle neden şu an benimle değilsin? diye sorabilirsin. Ya da fırsatın varken neden beni seçmedin de diyebilirsin. Kısa bir açıklaması yok. Ama olmadı, yapamadım. Neyi seçtiğimin farkında değildim. Her şey çok geç olduktan sonra anladım. Hayatımı nasıl başkalarının şekillendirdiğini, hep başkalarının seçimlerini yaşadığımı. Köşeye sıkışınca, kaçacak bir yerim kalmayınca anladım. Ama bunlar önemli değil. Hayat pişman olmaya yetecek kadar uzun değil. Ama bu his, hiç geçmeyecek, şunu biliyorum ki eğer aklım başımda olursa, son nefeste de seni yine hatırlayacağım, bu his o zaman da benimle olacak. Evet hissettiklerim değişmedi. Ama biz değiştik. Sen de ben de artık o zamanki insanlar değiliz. Üstünden yıllar geçmiş. Yollarımızı seçmişiz ya da hala aramaktayız. Ama birbirimizden uzağız. Hem mesafe hem de düşünce olarak. Peki ya duygular? Ben içimdeki senden asla uzaklaşmadım. Uzaklaşamadım. Senin düşüncelerini biliyorum. Ama kalbin ne diyor onu bilmiyorum. Belki asla bilemeyeceğim. Belki de zaten hiç bir şey demedi hiç bir zaman. Bilmiyorum. Aklına geliyor muyum hiç? Onu da bilmiyorum. Çünkü sen ilk baştan beri bu yönünü bana çok göstermedin. Dediğim gibi belki de baştan beri yoktu zaten, başkasına aitti. Sadece bir durakta buluşmuş, otobüslerimiz gelince de ayrılmıştık. Bunu birkaç defa yapmıştık. Hiç aynı otobüse binememiştik. Yaşananları kelimelerle anlatmak zor. Fakat yıllar sonra aslında ne yapmamız gerektiğini ya da neyi eksik yaptığımızı anladım. Biz seninle göz göze bakarak ayrılmadık. Bir mesajla ya da telefonla ayrıldık. Eksikti. Yazdıklarımız ya da söylediklerimiz ne hissettiğimizi göstermekte yetersizdir. Belki yüz yüze ayrılsaydık daha kolay olacaktı her şey. Ya da ayrılmak istemeyecektik. İşte o nedenle son bir kez bile olsa seni görmem gerektiğini anladım. Evet cesur olmak gerekirse bunu istiyorum. Seni görmeliyim. Değiştiysek de bunu anlamalıyız. Bir iki günlüğüne de olsa bir araya gelmeli, her şeyi konuşmalı ve öyle bitirmeliyiz. Evet biliyorum bu çılgınlık ama kalbimin sesi bunları söylüyor. Bıraktığımız yerde buluşmak, yaşadıklarımızı anlamak için konuşmak istiyorum. En çok zaman geçirdiğimiz yerleri tekrar görmek, o evin yollarına, okul kampüsüne, gezip tozduğumuz yerlere gitmek istiyorum. İlk kez seni gördüğüm yere gitmek, o çardakta ay ışığında oturup soğuktan titrerken el ele tutuşmak istiyorum. Sonra sana sarılmak ve yanında uyumak ve yeni güne senin yanında uyanmak istiyorum. Tüm bunlar çılgınca geliyor olabilir. Ama artık korkacak bir şeyim yok. Hislerim bunlar. Kalbimin bana söyledikleri. Orada sen olduğuna göre bunları zaten biliyor veya tahmin ediyor olmalısın. Peki insan her zaman hisleriyle mi hareket eder? Hayır mı? Aslında sorunun cevabı şöyle olmalı: Çoğu insan aklıyla hareket eder, ancak çok azı ya da küçük zaman dilimlerinde hisleriyle hareket eder. Bugüne kadar ben de hep aklımla hareket ettim. Hala öyle yaptığımı biliyorum. O zaman hayatımdaki bu koca boşluğun sebebi ne? Cevap basit. Bunun sebebi kalbimin sesini hep göz ardı ediyor oluşum. Peki şimdi kalbimin sesini dinleyerek hareket etsem bu boşluk kapanır mı? Kapanmaz, evet. Geri dönemeyecek kadar çok yol geldik. Sen de ben de. Bunlar bir gün olursa bu sadece hoş ve tekrarı olmayacak bir rüyadan ibaret olacak. Olduğunda ise yine sen de ben de aynı kişiler olmayacağız. Belki hayatlarımız alt üst olacak, her şeyi baştan inşa etmemiz gerekecek ama insan bir kere geliyor bu hayata, bu da hayatımızın bir parçası olacak. Onun yerine bir ömür bunu neden yapmadım diye düşünüp tekrar tekrar alt üst olmasından iyidir. Mantıklı düşünecek olursak da eğer bu hislerim bitmeyecekse ve bu düşünceler kafamda tekrar edecekse, bir gün söylediğim gibi olmasa da seni görmem veya ummadığımız bir anda karşılaşmamız da olası bir durum. Tıpkı seni hatırlatan şarkıda olduğu gibi: "Elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak. İkimizin de saçları ak, öyle durup bakışacağız" Biliyorum, hayata dair düşüncelerin, bakış açın ve yürüdüğün yol ile benim hislerimin, düşüncelerimin kesişmesine imkan yok. Ama şu an bulunduğumuz yer benim hayal dünyam. Orada sınırlar ve mesafeler yok. Bu nedenle orada her şey mümkün. Bunları belki asla okumayacaksın, hiç bilmeyeceksin. Okursan bile saçma bulabilir, benden nefret edebilir veya üzülebilirsin. Benim seni unutamayıp tekrar tekrar karşına çıkmalarıma bir yenisi eklenir sadece. Görsen bile asla cevap vermeyebilir veya okuduğunu belli bile etmeyebilirsin. Tüm bu ihtimallerin olabileceğini biliyorum. Her durumda bu düşünceler ve yazdıklarım sana ulaşsın ya da ulaşmasın, okuyup okumadığını bilemeyecek olsam da sonsuza kadar burada olacaklar. Eğer bir gün o ilhamı bulursam hatırladığım kadarıyla yaşadıklarımızı da yazıp burada bırakacağım. Tüm bunları yazarken senin durumunu hiç bilmiyorum. Geçmişinde kalmaya devam etmeye, seni rahatız etmemeye veya hayatında başkası varsa ilişkinizi bir şekilde bozabilecek bir şey yapmamaya çalışıyorum. Aynı şeyi benim hayatımdakiler için de düşünüyorum. Durum buyken nasıl bir araya geliriz bilmiyorum. Ama istersek bunun olması mümkün. Bunu mümkün kılacak şey ise benim sana olan aşkım ve ufacık olsa bile, eğer varsa onun karşılığı. Çünkü aşk bir köprüdür. Bir duvar değildir. Umarım görüşürüz. Görüşemezsek de umarım mutlu ve huzurlu bir hayat yaşarsın. Bunun dışında senden tek isteyebileceğim şey. Beni unutma ve hep iyi hatırla. Hoşçakal. 

12) Bazı şeyler yarım kalır, bu da bitmenin bir şeklidir.

Nihan, Sen gerçek olan tek hayalimdin şu hayatta. Aslında gerçek olan tek aşk. Ben hep istedim aşık olmayı ve bu aşka karşılık bulmayı. Önce...